'Allah için ama Allah'a rağmen...' mümkün mü?
Bediüzzaman, gayrimeşru yolların, haklılar tarafından bile kullanılsa, onları haksız bir noktaya götüreceğini söylüyor. Bu açıdan dindar medya, kendisini, seküler medyanın yanlış metodlarını onlara karşı silah olarak kullanmaya mecbur bilmemeli.
TV111 ekranlarında her pazartesi izleyicisiyle buluşan Alternatif Bakış programında bu hafta, yazar Metin Karabaşoğlu ve hukukçu Ömer Faruk Uysal; Şener Boztaş'ın medya ile ilgili sorularını yanıtladılar. Son zamanlarda meydana gelen tartışmalar ve II. Meşrutiyet'ten bugüne yaşadığı dönüşüm ekseninde ele alınan Medya ve Medya Dili, program boyunca ilgi çeken analizlerin ortaya çıkmasını sağladı.
Hukukçu Ömer Faruk Uysal, bugün medyada meydana gelen yozlaşmanın sadece seküler kesimde değil, dindar kesimde de etkili olduğunu; maalesef dinî bir hizmet gayesiyle medya kuruluşu haline gelen müesseselerin bile bugün böylesi bir bozulma yaşadığını dile getirdi.
Bu noktada göze çarpan çürümenin "Düşmanın silahıyla silahlanınız!" hadisini yanlış anladığımızın da bir göstergesi olduğunu ifade eden Uysal; seküler medyanın kullandığı gayrimeşru yollarla meşru bir davanın savunuculuğunu yapmanın mümkün olamayacağını dile getirdi.
Bediüzzaman'ın da altını çizdiği şekilde, yalanın bir küfür hassası olduğunu belirten Uysal; yalan söyleyerek veya çarpıtarak din hizmeti yapmanın ve ondan dinî bir menfaat beklemenin sağlıklı bir arkaplandan haber vermediğini önemle vurgularken; bunun aslında bir yönüyle şunu söylemek anlamına geldiğinin altını çizdi: 'Allah için, Allah'a rağmen...'