"İngiliz kralı VIII. Henry'i geçinemediği eşiyle boşanmak istemiş, fakat Katolik ilkeleri çerçevesinde boşanamamıştı. Yarı şaka bir şekilde VIII. Henry'nin karısından boşanabilmek için yeni bir mezhep ihdas ettiği söylenir. Haklılık payı da yok değildir."
TV111'de her hafta izleyicisiyle buluşan Tarih İçinde Bediüzzaman programında Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Âdem Ölmez ve Mehmet Akif Memmi; her hafta, yakın tarihin bir kesitini Bediüzzaman'ın hayatı paralelinde analize tâbi tutuyorlar. Programda bu hafta, Ölmez ve Memmi, I. Dünya Savaşı sonrası mütareke yıllarını ve Bediüzzaman'ın esaretten dönmesinin ardından İstanbul'da işgale karşı verdiği mücadeleyi konuştular.
Memmi'nin; "O dönemde Meşihat Dairesi'ne yönelttiği sorularla büyük tartışmaların yaşanmasına sebep olmuş (hatta Bediüzzaman'ın da bu sorulara cevap yazdığı) Anglikan Kilisesi hakkında bilgi verebilir misiniz?" şeklindeki sorusu üzerine Ölmez şu açıklamalarda bulundu:
"Anglikan Kilisesi, bildiğiniz üzere, hristiyanlığın üç önemli mezhebinden birisini temsil ediyor. Reform sonrası İngilteresinde oluşmuş bir mezhep. 15. yüzyılın sonları, 16. yüzyılın başlarında Avrupa'da büyük bir reform hareketi olmuştu. Luther'in liderliğinde Almanya'da başlamış ve bütün Avrupa'yı kaplamıştı. Fransa'da Calvin öncülük yapmıştı. Buna karşılık İngiltere'de de Anglikanizm ortaya çıkmıştı.
İngiliz kralı VIII. Henry'i geçinemediği eşiyle boşanmak istemiş, fakat Katolik ilkeleri çerçevesinde boşanamamıştı. Yarı şaka bir şekilde VIII. Henry'nin karısından boşanabilmek için yeni bir mezhep ihdas ettiği söylenir. Haklılık payı da yok değildir.
Katolik kilisesinin ilkeleriyle Protestanlık mezhebinin ilkelerini birleştiren bir kilise öngörülmüş ve kilisenin başkanlığına da bir anlamda VIII. Henry geçmişti. Yani İngiliz kralları kilisenin başkanı olmuştu. Halbuki Katoliklerin, Protestanların ve Ortadoksların liderleri din adamlarıydı. Ama Anglikan Kilisesi'nin lideri bir devlet adamıdır, siyasetçidir, bugün bile o niteliğini korumaktadır."
İzahlarının devamında, o günlerde milli bir kilise olarak görülen Anglikan Kilisesi'nin bugün misyoner faaliyetler sayesinde hristiyanlığın en muteber mezheplerinden birisi haline geldiğini belirten Ölmez; mütareke yılları Osmanlısında da benzer faaliyetlerini sürdürdüğünü sözlerine ekledi.