Bediüzzaman Dinler Arası Diyaloğu Savundu mu?

Bediüzzaman dinler arası diyaloğu savundu mu? Risale-i Nur metinlerinde dinler arası diyaloğa zemin oluşturabilecek ifadeler var mı? Fetullahçılığın diyalog çalışmaları Bediüzzaman'ın planladığı veya başlattığı şeyler miydi? Alternatif Bakış Özel'de, yazar Metin Karabaşoğlu ve Şener Boztaş, konu hakkındaki bu ve benzeri sorulara cevap verdiler:

"Bediüzzaman dinler arası diyalogdan bahsediyor mu? Risale-i Nur'un herhangi bir yerinde İslam'la diğer dinleri eşitleyen bir ifadeyle karşılaşabilir miyiz? Hayır! Bediüzzaman, Hristiyanların dindar ruhanileriyle ittifak etmekten bahsediyor, diyalogdan bahsetmiyor. Dinler arası diyalogdan bahsetmiyor, dindarlar arası ittifaktan bahsediyor. Ve kayıtlar düşüyor. 'Medar-ı niza meseleleri muvakkaten medar-ı niza etmeyerek...' diye belirtiyor. Bediüzzaman'ın bütün bu tür ifadeleri şarta bağlıdır. Bu noktalarda iftira üretenlerin en önemli sığınaklarından birisi de kayıtlı ifadeleri mutlak ifadeler şeklinde yorumlamaya kalkmalarıdır."

Analizlerinin devamında, Bediüzzaman'ın bu cümleyle kastettiği mananın Asr-ı Saadet'te yeri olan birşey olduğunu belirten Karabaşoğlu; Rum sûresinde müslümanlara verilen müjdenin de aynı manadan beslendiğine dikkat çekti:

"Sasaniler ve Bizanslılar arasında savaş olmuş. Sasaniler galip gelmiş. Kureyşliler de bu durumu kendi hakkaniyetlerinin delili olarak göstermeye çalışıyorlar. Ayet-i kerime haber veriyor ki: 'Evet, yenildiler, ama birkaç sene içinde Rumlar galip gelecekler. Vahiy hakikatine inanan mı güçlü? Yoksa vahiy hakikatini reddeden mi güçlü? Göreceksiniz.' Bunun müjdesini veriyor. Mekke şartlarında durum bu. Fakat aynı Bizans'la, malum, daha sonra Mute Savaşı yapılıyor. Bu ne demek oluyor? Mecusi ile Ehl-i Kitap arasında bir seçim yapmak istediğinde 'Bana ne canım?' demiyorsun. Vahiy hakikatini kabul eden Ehl-i Kitab'ı, vahiy hakikatini terkeden mecusiden kendine daha yakın buluyorsun. Efendimiz ve sahabileri böyle bulmuşlar Rum sûresinin gösterdiği üzere. Ancak İslam'la Hristiyanlık sözkonusu olduğunda böyle yapmıyorsun. İslam'a çağırıyorsun. Gelmiyorsa ve sana karşı savaşıyorsa onunla savaşıyorsun. Mute'de onunla savaş halinde buluyorsun kendini." 

Bediüzzaman'ın yaptığı 'ittifak' vurgusunun da dönemin şartlarıyla birlikte ele alınırsa anlaşılır olacağını belirten Karabaşoğlu; zaman ve zemini ıskalayarak sözü mutlak şekilde yorumlamanın hata olduğunu ifade etti:

"Küfür, dalalet, fısk, ifsat ve ahlaksızlık bütün dünyayı sarmış durumda. Bir de komünizmin yayılma sürecini düşünelim, her iki unsurun da taşıyıcısı olarak. Müslümanlar zaten kuvvetten düşmüşler. İttihad-ı İslam darmadağın olmuş. Tek başına müslümanların dinsizliğe galebe çalması mümkün gözükmüyor. Hristiyanlara diyorsun ki: 'Bu dinsiz sana da zarar bana da zarar. Ahlaksızlık yayıyor. Senin itikadınca da makbul birşey değil, benim itikadımca da makbul birşey değil. Biz aramızdaki meseleyi donduralım. 'Eşitiz' değil bak. Muvakkaten medar-ı niza etmeyelim. Ortak düşmana karşı beraberce mücadele edelim.' Bediüzzaman'ın dediği bu. Asr-ı Saadet'in veya Kur'an'ın tatbikatına aykırı birşey değil."

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...