Bediüzzaman, Mustafa Sabri Efendi gibi isimleri neden uyardı?
"Bunun kuşkusuz bir karşılığı da oldu. Mesela İngiliz Muhibler Cemiyeti kuruldu. İngiliz Muhibler Cemiyeti'nin kurucuları arasında o dönemde şeyhülislamlık da yapmış Mustafa Sabri Efendi gibi önemli zatlar da vardı."
TV111'de her hafta izleyicisiyle buluşan Tarih İçinde Bediüzzaman programında Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Âdem Ölmez ve Mehmet Akif Memmi; her hafta, yakın tarihin bir kesitini Bediüzzaman'ın hayatı paralelinde analize tâbi tutuyorlar. Programda bu hafta, Ölmez ve Memmi, I. Dünya Savaşı'nın ateşkes yıllarını ve Bediüzzaman'ın esaret döndükten sonra İstanbul'da işgale karşı verdiği mücadeleyi konuştular. Memmi'nin; "Bediüzzaman, 1918'de esaretten İstanbul'a döndüğünde nasıl bir ortamla karşılaştı?" sorusu üzerine Ölmez şunları söyledi:
"Biraz önce de ifade ettiniz. Haziran 1918'de Bediüzzaman'ın İstanbul'a geldiğini görüyoruz. Bundan üç-dört ay sonra, yani Ekim ayında ateşkes imzalanıyor. Yani Bediüzzaman ateşkesten önce İstanbul'a geliyor. Ve üç-dört ay sonra ateşkes imzalandığını görüyor. Ateşkesten sonra İstanbul'da artık yeni bir dünya var. Bir defa şunu hemen söylemek lazım: Hukuken henüz işgal edemeyen İngiliz birlikleri fiilen İstanbul'a çıkarma yapmaya başladılar. Şehzadebaşı'nda, ilk işgal hareketi sırasında küçük bir direnişten sonra, bütün İstanbul'a ellerini kollarını sallayarak hâkim olmuşlardı.
Sonra biliyorsunuz 16 Mart'ta hukuken de İstanbul işgal olacak ve İstanbul'da İngilizler toplumsal olarak da kendi varlıklarını da hissettirerek yeni bir dönem başlatacaklardır. Toplumsal olarak varlıklarını hissettirmek ifadesinden kastettiğim şu: Kendilerini iyi göstermek için çalışacaklardır. Yani şöyle birşeyi tercih etmeyeceklerdir: Vurarak, öldürerek, zulmederek vs... şeklinde insanları hakimiyet altına almak yerine, o dönemde İstanbul'da yaşayan insanlarda bir İngiliz muhabbeti geliştirerek kendi hakimiyetlerini kolaylıkla kurmayı tercih edeceklerdir. Bunu Basra'da da yapmışlardı. Buna 'Napolyon taktiği' diyoruz. Napolyon Mısır'ı işgal ettiğinde halka şöyle demişti: 'Ben halifenin adına geldim buralara. Düzeni koruyabilmek için.'
Bunun kuşkusuz bir karşılığı da oldu. Mesela İngiliz Muhibleri Cemiyeti kuruldu. İngiliz Muhibleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında o dönemde şeyhülislamlık da yapmış Mustafa Sabri Efendi gibi önemli zatlar da vardı. Tabii bu noktada böyle yabancı misyonların içinde yeralmış zatlara dilimizin hemen 'Hain!' ifadesini söylemesi doğru değil. Çünkü o günün şartları içinde olayı değerlendirdiğimiz zaman İngiliz taraftarlığı, Rus taraftarlığı gibi kavramlar Osmanlı toplumunda varolan birşeydi. Ama doğru muydu? Doğru değildi. Neden doğru değildi? Bediüzzaman bunun neden doğru olmadığını o dönemde yazdığı eserlerinde söyleyecektir."