Bediüzzaman neden Refet Bey'i Hulusi Bey'e benzetiyordu?
"Eğirdir'den bir yüzbaşı talebesi tayin olmuş başka bir yere, onun ayrılığından gelen bir hüzün varken; bu sefer Isparta'da talebeleri arasına katılan başka bir yüzbaşı. Sanki Hulusi Bey'den doğan boşluğu doldurmak üzere gönderilmiş birebir muhatabiyet açısından..."
TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan, hukukçu Ahmet Özkılınç ve yazar Metin Karabaşoğlu'nun hazırlayıp sunduğu Bediüzzaman'dan Mektup Var programında her hafta Bediüzzaman'ın bir mektubu, geçmişten günümüze izleri ve yansımaları da takip edilerek analizlere tâbi tutuluyor.
Bu hafta da Barla Lahikası'ndaki mektuplardan birisini, Refet (Barutçu) ağabeyin Risale-i Nur halkasına katılmasının ardından, Bediüzzaman'ın ona karşı hissettiklerini ve tavsiyelerini aktardığı bir metni analiz ettiler. Mektubun giriş kısmında yeralan: "Aziz kardeşim Re'fet Bey, senin mektubunu ve kitabını memnuniyetle aldım. Gayet sevdiğim bir talebem olan Hulûsi Beyin ruhunu sizde hissettim. Seni yeni değil, Hulûsi gibi eski bir talebe olarak kabul ettim..." ifadelerinde Hulusi Bey ve Refet Bey arasında kurulan benzerliğe dikkat çeken ikili şunları söyledi:
"Bunu demesinin bir sebebi şu değil mi: Hulusi Bey'le Bediüzzaman Eğirdir'de 1929'da tanışıyorlar. 1930'un Ağustos'unda Hulusi Bey'in naklen ataması çıkıyor. Ve Hulusi Bey bir yüzbaşı. Refet Bey de Isparta merkezde görevli bir yüzbaşı. Eğirdir'den bir yüzbaşı talebesi tayin olmuş başka bir yere, onun ayrılığından gelen bir hüzün varken; bu sefer Isparta'da talebeleri arasına katılan başka bir yüzbaşı. Sanki Hulusi Bey'den doğan boşluğu doldurmak üzere gönderilmiş birebir muhatabiyet açısından... Hem birinin ayrılığından sonra diğerinin gelmesiyle bir manevî teselli, hem de ikisinin de yüzbaşı olması görevleri itibariyle... Bir benzerlik var. Bediüzzaman'ın tüm mesailde vech-i rahmet, vech-i hikmet, vech-i adalet araması. Her yaşanan olayda bir hikmeti, bir rahmeti okuması. Daha doğrusu, bir esma ilişkisi sorgulaması ne kadar anlamlı. Bu mektupta onu da görüyoruz."
İzahlarının devamında, ilerleyen yıllarda Risale-i Nur'un yazımı anlamında Hulusi Bey'in soruları kadar Refet Bey'in sorularının da etkili olduğunu anlatan ikili bu noktadan da Bediüzzaman'ın yaptığı benzetmenin ne denli kıymetli bir feraset içerdiğinin anlaşıldığını ifade ettiler.