TV111'de izleyiciyle buluşan Alternatif Bakış Özel'de, yazar Metin Karabaşoğlu ve Şener Boztaş, Abdülhamid Han ve Bediüzzaman arasındaki görüş farklılıklarının nedenlerini analiz ettiler. Bediüzzaman'ın meşrutiyeti savunurken, bir anlamda, İslam'ın saltanat sistemini savunur gösterilmesine de engel olmaya çalıştığını belirten Karabaşoğlu; Sultan Abdülhamid'in tutumunun ise tam tersi yönde şekillendiğini dile getirdi:
"Abdülhamid döneminde saltanat yönetiminin ikamesi ve takviyesi için dinin araçsallaştırıldığı bir manzara oluşuyor. Bu neyi getiriyor? Bir çatışmayı. 'Bu, böyle gitmez. Saltanat rejiminin aşılması lazım. Meşrutiyet lazım...' diyen bir kuşak ve önlerinde dindar bir padişahın elindeki saltanat savunusu. Ki Bediüzzaman bunu daha sonra genel bir ilke olarak da söyleyecek: İslamiyet, siyaset-i İslamiyeye dahi alet ve tâbi edilemez. Din bütün siyasetlerin üstündedir."
Bunun bedelinin ise, Abdülhamid döneminde yetişen kalburüstü gençlerin saltanata olan eleştirilerini/husumetlerini dine çevirmeleri olduğunu belirten Karabaşoğlu; İttihatçı veya Kemalist gençlerin yetiştiği ortamın aslında 'şeriatın istibdada müsait zannedildiği' bu ortam olduğunu sözlerine ekledi:
"Siyaset-i İslamiye için İslamiyet'in araçsallaştırıldığı bir tablo neyi getiriyor? Bediüzzaman'ın ifadesiyle; 'şeriatın istibdada müsait zannedilmesiyle' bu defa istibdada eleştiri getiren kuşakların 'Din müsaade ediyor!' zannederek eleştirilerini dine yöneltmelerine yol açıyor. İttihatçılar ve Kemalistler hangi dönemin gençleri ve çocuklarıydı? 'Şeriat istibdada müsait' zannı uyandırılan bir tabloda iki kuşak (o dönemin kalburüstü gençleri ve çocukları) dinle bağları zayıf ve hatta 'dini bir problem alanı olarak görür' hale geldiler."