Bediüzzaman'ın Risale-i Nurları Kur'an'ın eşiti gibi gördüğü iddiası bir iftiradır
İslamoğlu, bir âlime yakışır objektiflikte meseleyi ele almıyor. Metinlere bakışında, yalnız Risalelere değil tüm klasik metinlere bakışında bir 'rekabet damarı' var.
TV111 ekranlarında her cumartesi izleyiciyle buluşan Haftanın Yorumu programında Fethi Çağıl ve hukukçu Safa Mürsel, Mustafa İslamoğlu'nun Bediüzzaman Said Nursî ve Mevlana Celaleddin-i Rumî hakkındaki tezyif edici sözlerini masaya yatırdılar.
Bediüzzaman'ın, İslamoğlu'nun iddia ettiği gibi; "Risale-i Nurlar Kur'an gibi, Kur'an'ın bir eşiti gibi (haşa) arştan gelmiştir" tarzında bir ifadesinin olmadığına özellikle dikkat çeken Mürsel; böylesi bir iftirayı Bediüzzaman'a yapmanın 'artniyet dışında' cehaletten başka bir karşılığının olmadığını söyledi.
Bugün hiçbir Nur talebesinin Risalelerin Kur'an'la eşit düzlemde olduğuna yönelik bir ifadesi olmadığını, böyle birşey kendilerine söylense ilk karşı koyacakların yine Nur talebeleri olduğunu belirten Mürsel; Bediüzzaman'ın o çarpıtılan ifadede altını çizmek istediğinin; yazdığı eserlerin 'Kur'an'a dair olmasına özel ihtimam gösterdiği' ve 'mesaisini sadece ve sadece arştan gelen Kur'an'ı anlatmaya harcadığı' olduğunu sözlerine ekledi.
İslamoğlu'nun ise, Nur talebelerinden hangisi duysa Allah'a sığınacağı böyle bir iddiayı, cümlenin başka birşey anlatmaya mecali var mı bakmadan söylediğini ifade eden Mürsel, bu rahatlığın bir âlime yakışmadığının özellikle altını çizdi.