Metin Karabaşoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Siyer Okumaları programında bu hafta Medine’ye gelen heyetler ve Medine’den gönderilen davetçilerin hikayeleri ile bu süreçte yaşanılan önemli hadiseler anlatıldı.
Her zaman için en büyük fitnenin itikad noktasında olduğunu ve asıl musibetin de dine gelen musibet olduğunu ifade eden Karabaşoğlu, “Bir sıkıntı, bir darlık söz konusu olduğunda, Allah bizi o sıkıntı ve darlıktan kurtardığı halde, onu başka şeylere yormak, 'Filan kişi sayesinde, filanın yardımıyla' diye düşünüp, her şeyin Allah’ın dilemesi ve rahmeti ile vuku bulduğunu unutup, bir vesileyi ona mal edip Allah’tan olanı Allah’tan başkasından bilmek en büyük musibettir” dedi.
Dine Davetin Ölçüsü
Programda, Hz. Ali’nin (r.a.) Yemen tarafına bir kabileyi İslam’a davet için elçi olarak gönderildiğini anlatan Karabaşoğlu, “Efendimiz (a.s.m.) Hz. Ali üzerinden hepimize davetin ölçüsü hakkında çok önemli dersler veriyor” dedi ve şu kıssayı anlattı:
Peygamberimiz (a.s.m.) buyuruyor ki:
“Onların meydanlarına vardığın zaman, onlar seninle çarpışmaya, savaşmaya kalkmadan sen onlarla çarpışma.
Önce onları İslam’a davet et. Davete icabet etmeyip seninle çarpışmaya kalkarlarsa sizden birini öldürünceye kadar çarpışma.
Sonra onlara 'Siz la ilahe illallah demeyi kabul eder misiniz?' diye sor. Kabul ederlerse 'Fakirlerinizin hakkı olarak zekatı kabul eder misiniz?' diye sor.
Onu da kabul ederlerse onlarla çarpışma.
Efendimiz (a.s.m): Ey Ali, senin elinle bir kişinin hidayete ermesi, yeryüzünde bulunan ve güneşin üzerine doğduğu her şeyden, -başka bir rivayette- bir tek adam seninle hidâyete gelse, sahrâ dolusu kırmızı koyun, keçilerden daha hayırlıdır.”
Haber: Hatice Meryem Akovalı