Futbolda 'ihlas' olmaz mı?
"Bir kısım cereyanlar var. Bu cereyanlar içinde tarafgirlik damarı önplanda olan cereyanlar var. Tarafgirlik damarı önplanda olan cereyanlar içerisinde siyaset, hususan, tarafgirlik damarının had düzeyde belirleyen olduğu bir cereyan."
TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan, hukukçu Ahmet Özkılınç ve yazar Metin Karabaşoğlu'nun hazırlayıp sunduğu Bediüzzaman'dan Mektup Var programında, her hafta Bediüzzaman'ın bir mektubu, geçmişten günümüze izleri de takip edilerek 'derinlikli' analizlere tâbi tutuluyor.
Bu hafta da Emirdağ Lahikası'nda geçen:
"Saniyen: Risale-i Nur'un bu kadar muarızlarına mukabil en büyük kuvveti ihlâs olduğundan ve dünyanın hiçbir şeyine âlet olmadığı gibi, tarafgirlik hissiyatına bina edilen cereyanlara, hususan siyasete temas eden cereyanlarla alâkadar olmaz. Çünkü tarafgirlik damarı ihlâsı kırar, hakikati değiştirir..."
üzerine müzakerelerde bulunan Karabaşoğlu ve Kılınç; tarafgirliğin nasıl ihlası kırdığına ve insanın değer yargılarıyla nasıl oynadığına örnekler verdiler.
Müzakerelerin başında, tarafgirlik içeren cereyanların sadece siyaset alanına münhasır olmadığına dikkat çeken Kılınç; Bediüzzaman'ın burada 'hususan siyasete temas eden cereyanlarla' demesinin bu noktada manidar olduğuna dikkat çekti. Siyasetin riski ziyade olsa da, tek tehlike içeren tarafgirliğin 'siyasî tarafgirlik' olmadığını belirten Kılınç; bunun dışında takım, cemaat, kavim, coğrafya türü her asabiyetin böylesi bir tarafgirlik içermeye müsait olduğunu ifade etti.
Tarafgirliğin insanın değer yargılarını nasıl etkilediğini ve insaf/hakkaniyet eksenini nasıl yerinden oynattığını örneklendiren Karabaşoğlu; futbolda bunun çok bariz misallerine rastlandığını belirtti. Kendi takımından birisi rakip takımdan birisine aynı hareketi yaptığında "Ne var ki bunda?" diyen taraftarın, kendi takımından bir futbolcuya aynı hareket yapıldığında "Kırmızı kart verilmesi lazım!" diye bağırdığını, bunun da tarafgirlikle değer yargılarının nasıl yerinden oynadığına açık bir örnek olduğunu dile getirdi.
İhlasın ise böylesi hakikat bükmeleri ve bükülmeleri kaldırmayan bir hakperestlik çizgisi içerdiğini belirten Karabaşoğlu, bu yönüyle Bediüzzaman'ın dikkat çektiği tehlikenin hepimiz için hayatın her köşesinde geçerli olabileceğini sözlerine ekledi.