İnsan 'çalışarak' şair olabilir mi?
Çocukluğumdan beri şiir ve edebiyat eserleri okuyarak buna kendimi hazırlamıştım.
TV111'de her hafta izleyicisiyle buluşan Kahve Bahane programında şair Haydar Ergülen, Kübra Nur Duran'ın konuğu oldu. Ergülen; özellikle çocukluğuna, babasıyla diyaloğuna, Alevî-Bektaşî geleneğine, şairliğin ve şiirin tanımına dair etkileyici detayları izleyicilerle paylaştı. Duran'ın; "Şiir mi sizi buluyor? Yoksa çalışılacak birşey mi şiir?" sorusu üzerine ise kendi dünyasına ve geçmişine dönen Ergülen; şiirin ruhuna ilk izdüşümlerini ve kendi şiir yolculuğunu şu sözlerle anlattı:
"İki türlüsü de mümkün. Bunu şundan ötürü düşünüyorum: Çocukluğumdan beri şiir ve edebiyat eserleri okuyarak buna ben kendimi hazırlamıştım. Bir de içinde doğup büyüdüğüm kültür de buna çok uygundu. Alevî-Bektaşî kültürü bir yönüyle şiir kültürü. Halk şiiri-tasavvuf şiiri neredeyse tamamen Alevî-Bektaşî geleneğinden, nefeslerinden başlayan bir şiirdir.
O zamanlar yasaktı, ama biz yine de cem törenleri yapardık. Evi büyük, zengin bir Alevinin evinde yapılırdı cem töreni. Ve o cem törenleri bir şiir töreniydi aynı zamanda. Onlar tabii benim kulağımda ve içimde çok yer etti.
Dedem de zaten Alevî dedesiydi. O da çalıp söyleyen ve şiir yazan birisiydi. Okurdum şiirlerini. Hece ölçüsüyle yazılan şeylerdi. Türkçe şeyleri ama anlayamazdım. Çok hikmetli şeylerdi. 'Ya bunlar Türkçe ama ben bunları anlayamıyorum!' derdim. Hâlâ anlayamıyorum ama esas olan anlamak değil. Orada bir sır olduğunu sezmek önemli."
Şairliğinin böyle bir geçmişten beslendiğini altını çizen Ergülen; bu yönüyle elbette şiirin niyet edilen, hayatın yüzü ona çevrilen ve ona yönelinen birşey olduğunu, bunun da bir bakıma 'çalışmak' anlamına gelebileceğini sözlerine ekledi.