İslamcılık, Batı'nın 'makine insan' algısından etkilenmiştir
İdeolojiler asrında herşeyin bilimle izah edileceğinin sanılması, İslam coğrafyasında da bu bilimsel izahata 'yine onun bakış açısıyla' bir cevap üretebilme ihtiyacı doğurmuştu.
TV111 ekranında her pazartesi izleyicisiyle buluşan Alternatif Bakış programında bu hafta, yazar Metin Karabaşoğlu, hukukçu Ömer Faruk Uysal ve hukukçu Ahmet Özkılınç; Şener Boztaş'ın 'Bediüzzaman, İslamcılık ve İttihad-ı İslam' eksenindeki sorularını yanıtladılar.
Boztaş'ın 'İslamcılığın ortaya çıkışı' eksenindeki sorusu üzerine Uysal; aslında İslamcılığın öyküsünün, Batı'nın 'ideolojiler asrı' haline getirdiği son yüz-yüzelli yılın öyküsüyle birlikte okunması gerektiğine dikkat çekti.
Batı'da yaşanan sanayi inkılabının, ekonomik ve bilimsel gelişmelerin aydın kesimde bir özgüven patlamasına neden olduğunu belirten Uysal; bilime dayanarak herşeyin açıklanabileceği ve bilimsel ölçülerle her sorunun aşılabileceğine duyulan inancın, ilerleyen yıllarda bilimselliğin bir ideoloji haline gelmesini sağladığını ifade etti.
Pozitivizm, materyalizm gibi ideolojilerin; psikoloji, sosyoloji, iktisat gibi bilimdallarının insanı da fabrikada çalışan parçalar türünden bir makine olarak algıladığına vurgu yapan Uysal, ideolojilerin aslında bu insan makinesinin işleyişini açıklamaya yönelik projeler olduğuna dikkat çekti.
İçeriğindeki basitlik ve çalışmasındaki verimlilik noktasında makineye benzetilen insanın, salt akılla çözülebileceğinin düşünülmesinin en nihayetinde ulus-devlet sistemlerinde eğitim yoluyla toplum mühendisliği çalışmalarına kadar evrildiğini belirten Uysal; İslamcılığın da, her ne kadar kaynakları İslamî olsa da, aslında bu bakış açısından etkilendiğini vurguladı.
Reflektif bir hareket olarak ortaya çıkan İslamcılığın, bu yönüyle, görmezden gelinemeyecek bir şekilde, geleneksel İslam anlayışından ayrıldığı kimi noktalar olduğunu belirten Uysal; yine de büyük anlamda 'iyi niyetli gayretlerden' oluştuğunu sözlerine ekledi.