TV111'de her hafta izleyicisiyle buluşan Düşünce Okulu'nda, bu hafta, Şemme Risalesi'nin son kısmı tefekkür edildi. İnsanın varlıkla ilişkisinin de konuşulduğu programda, mezkûr metin çerçevesinde, bu ilişkinin boyutları ve sınırları ele alındı. Kâinatın 'yalnızca insan için' veya 'o görsün diye' yaratıldığını düşünmenin bir açıdan varlıktaki hikmeti sınırlandırmak anlamına gelebileceği tehlikesine dikkat çeken Abdulvahid Gezer, doğru bakış açısının ise, insanı, 'hikmetlerden bir hikmet olarak ele almak' olduğunu ifade etti:
"Üstad'ın da verdiği bir örnek vardı. Kelebeğin bir günlük ömrü olması gibi... Veya çok kısa süre varolan ve ölen diğer canlılar gibi... Kâinatta 'hiçbir insana gözükmeden' varolup ölen varlıklar üzerinden düşündüğümüzde anlıyoruz ki: Bütün bunların tek muhatabı insanlar değil. Allah kendi sanatını o varlıklar üzerinden gösteriyor. Ve o varlıklar, bir an bile olsun, Allah'ın sanatına aynalık yapmışlarsa kâinattaki vazifelerini tam olarak yerine getirmişlerdir. Burada, insanın kâinatın semeresi oluşu, kâinattaki herşeyin insan semeresini vermek için yaratıldığını anlamına gelmeyebilir."
İnsanın kulluğuyla/varlığıyla kâinata kattıklarının elbette görmezden gelinemez şeyler olduğuna da dikkat çeken Gezer; kâinata meyve oluşunun da bu perspektiften ele alınması gerektiğini ifade etti. Bunun bir 'sınırlama' değil 'kıymet' takdiri olduğuna vurgu yapan Gezer; insanın varlığın tek hikmeti değil ancak kıymetli bir hikmeti olduğunu dile getirdi.