Mehdilik Konusunda Nur Talebeleri de Özeleştiri Yapmalı

TV111'de yayınlanan Alternatif Bakış Özel programında, yazar Metin Karabaşoğlu ve Şener Boztaş, Bediüzzaman hakkında dile getiren iddialara ve iftiralara cevaplar verdiler. Bu iddialardan birisinin de "Bediüzzaman'ın mehdiliğini iddia ettiği..." noktasında şekillendiğini belirten Karabaşoğlu; Sikke-i Tasdik-i Gaybî'deki şu metinle meseleyi netleştirdi:

"Elhasıl: O gelecek zâtın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor; yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan nurdaki ihlâs zedelenir, avâm-ı mü'minîn nazarında hakikatlerin kuvveti bir derece noksanlaşır. Yakîniyet-i bürhaniye dahi, kazâyâ-yı makbûledeki zann-ı galibe inkılâp eder; daha muannid dalâlete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara o ismi vermek münasip görülmüyor."

Bediüzzaman'ın bu ve benzeri metinlerde kendisine mehdi ünvanının verilmesini doğru bulmadığının altını çizdiğini belirten Karabaşoğlu; buna rağmen hâlâ nur mesleğini Bediüzzaman'ın mehdiliği üzerinden sürdürmeye çalışanların 'Bediüzzaman'a rağmen Bediüzzamancılık' yaptığını ifade etti:

"Üstadın bunu söylerken, sen, sanki 'Risale-i Nur mesleğinin birinci esası 'Bediüzzaman mehdi-i âzamdır' diye itikat etmektir!" gibi bir duruş sergiliyorsun. Bu, nur talebeliğine yakışan birşey midir? Üstadının izin vermediği birşey bu. Böyle yapanlar Bediüzzaman'a rağmen bunu yapıyorlar. Bu bilinsin. Bu noktada nur talebelerinin bir kısmının da özeleştiri yapması gerekiyor. Koyup karşısına Bediüzzaman'ın izahlarını, ortaya koyduğu yol haritası üzerinden vazifesine bakmalı nur talebesi. "Mehdi Üstadımızdır. Mehdiyet bizim elimizdedir..." falan gibi iddialara girişmek Bediüzzaman'a rağmen Bediüzzamancılık yapmaktır. Bediüzzaman'ın asla izin vermediği ve razı olmadığı birşeydir bu."

Analizlerinin devamında bu arızanın nasıl bir psikolojiden kaynaklandığını da anlatan Karabaşoğlu; Risale-i Nur talebelerinin 60'lardan sonra içten ve dıştan yaşadıkları sarsıntılar sonucunda duruşlarını koruyabilmek için böyle bir vurguya yöneldiklerini ifade etti: 

"Neden böyle olduğunu psikolojik olarak anlıyorum. Onu da söyleyeyim:  60'lardan itibaren Risale-i Nur hareketinin yüzyüze geldiği darbeler... Büyük bir taarruz var ve nur talebeleri içe kapanıyor. Nur talebeleri içe kapanırken Siyasal İslam namına birileri ön alıyorlar. Onlar ön alırken diğer taraftan Fetullah Gülen 70'lerde ortaya çıkıyor. 80'lerde nur talebeleri bölünür ve kuvvetten düşerken onlar öne çıkıyor... Hepsinden anlıyoruz ki: Risale-i Nur temsil noktasında zayıfladıkça mehdiyet üzerinden aidiyetine bir pozisyon yükleme psikolojisi ilerliyor."

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...