METİN KARABAŞOĞLU ‘İSLAMOĞLU ÖZÜR VE HELALLİK DİLEMELİDİR’
Geçtiğimiz günlerde Mustafa İslamoğlu, Çay TV'de yayınlanan “Kur’an’la Yüzleşme” programında Bediüzzaman’ı ve Mevlana’yı tezyif eden sözler sarf etti. Bu iki büyük İslam âlimini “edep ve tevazudan uzak olmakla” suçlayan İslamoğlu, Risale-i Nur talebelerinin İslam’dan kopacağını iddia etti.
Mustafa İslamoğlu şunları söylemişti: Gelelim Said Nursi'ye. Said Nursi konusunda benim üç tane hutbem var "üç üstad" diye. Esma dersinde açıkça söyledim. Allah'ın bir ismi de Bedi’dir, Bedi’ olan Allah'ın ismi bir insana verilemez. Mevla da Allah'ın ismi; gideceksin Allah'ın yarattığı bir kula Mevlana diyeceksin. Yani edep yahu demek lazım! Bu ne tevazu derler adama. Bir de bu ismi kendine koyana dönmek lazım: Hani mahviyet ayakları falan nereye gitti?
Kur'an açısından ben Risaleleri ele alıp da baştan sona Kur'an'a vurmamıştım. Bunu ‘Kur'an’ı Anlama Yöntemi’ isimli son eserimi yazarken yaptım. Ve Risalelerde korkunç şeyler gördüm ve eserimde de ‘Ebced, Cifir’ diye bir başlık attım. Ve bu konuyu ciddi manada ele aldım ve dedim:
Tüm Nurcu kardeşlerime sesleniyorum. Eğer bu gidişle giderse, bu ekol yüz seneye kalmadan islamdan kopmuş bir din halini almaya hazır görünüyor. Said Nursi risaleler için aynen Kur'an’ın indiği arştan indi diyor. Daha neler daha neler. Ben kitabımda bu konu ile alakalı iki sayfalık bir not düştüm.
Moral FM’de Fethi Çağıl’ın hazırlayıp sunduğu özel yayına katılan özellikle Kur’an ve Risale-i Nur üzerine kaleme aldığı eserleriyle tanınan Yazar Metin Karabaşoğlu, İslamoğlu’nun sözlerinin ‘İftira ve hakaret’ olduğunu ifade ederek şunları söyledi.
En başta şunu ifade etmeliyim ki İslamoğlu’nun açıklamaları akıl ile izah edilecek bir boyutta değil.
1- Bediüzzaman ve Nur Talebeleri hakkında söylenen söyler akıl alır gibi değil.
2- Gerekçelendirme biçimi akıl alır gibi değil.
Bu açıklamaları hem İslami çerçevede hem mantık ölçüleri içerisinde bir yere koymak mümkün değil. Bir insan ancak kendisine bu kadar zarar verebilir. İslamoğlu, burada Bediüzzaman’a mı, Mevlana’ya mı, Nur Talebelerine mi zarar veriyor? Yoksa kendisine mi zarar veriyor? Bu açıklamalar, İslami çerçevede izahının mümkün olması, hem akla ve mantığa uygun olmaması, kullanılan üslup ve seviye olarak vasat olması. Bediüzzzaman ve Mevlana için bu üslupta bir konuşmayı herhangi bir insan bir mahalle kahvesinde yapmaz!
Bediüzzaman, lakabıyla haşa Allah’ın Bedi ismine kendine ortak ettiği, Mevlana ismiyle haşa kendini Mevla ismine ortak ettiği anlamı çıkıyor. Şimdi mecaz denilen bir şey var. Anlam mertebeleri denilen bir şey var. Bu isimlerden böyle bir şey çıkarmak şöyle ifade edeyim: Mecazdan anlamayan, anlam mertebelerinden anlamayan, ilimden nasibi olmayan kaba bir bedevi bile Allah’ın dinine hizmetle, tevhid noktasında hassasiyetle temayüz etmiş isimler hakkında bu yorumları yapmaz!
Mustafa İslamoğlu bu ifadelerle kendine kötülük etmiştir. Risale-i Nur kendisine dokunulmaz, eleştirilmez bir noktada değil. Bediüzzzaman ‘Kendisini hatasız zannetmek hatadır’ diyen bir şahsiyet. Bediüüzzaman eserlerinde ve mektuplarında ifade ettiği gibi kendisini beğenmeyen ve övülmesini istemeyen bir şahsiyet. Hatta Münazarat eserinde :
‘Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür.
Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.
İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.’ Diyor.
Burada sorgusuz sualsiz alın ve eleştirmeyin noktasında değiliz. Böyle bir bakış açısı varsa doğru bulmadığımı ifade edeyim.
Lakin Mustafa İslamoğlu Çay TV’deki konuşmalarıyla eleştirel konuşmuş değildir. Bediüzzaman ve Nur Talebelerine iftara ve hakaret etmiştir. Burada ilmin namusu çiğnenmiştir ve Bediüzzaman, Mevlana ve Nur Talebelerinden özür ve helallik dilemelidir. Dedi.