"Batı, birşeyi adlandırmak, adlandırma yoluyla sınırlandırarak, onu 'çok bilinir olmak' nedeniyle ilgi odağı olmaktan çıkarmak gibi bir özelliğe sahip. Biz de bu kültürün içinden geliyoruz."
Keyifli ve doyurucu içeriğiyle her hafta TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Kahve Bahane programında sanat eleştirmeni ve yazar Ömer Lekesiz, Kübra Nur Duran'ın konuğu oldu. Duran'ın; "Modern sanat denilince ne anlamak gerekir? Doğru bir tanımlama mıdır sizce?" şeklindeki sorusu üzerine Lekesiz; modern sanatın tüketim ekseni ve sınırları üzerine şunları ifade etti:
"Sanatı en doğru tanımlama şeklinin yüzyıllarla olması gerektiği kanaatindeyim. Maalesef, bizim de yaptığımız gibi, Yeni Türk Edebiyatı-Eski Türk Edebiyatı, Yeni Mimari-Eski Mimari, Modern Mimari-Post Modern Mimari gibi ayrımlar son derece 'uçucu' ve 'kaçıcı' ayrımlardır.
Ancak, tabii biz Batı mantalitesi içinde yetiştiğimiz için, yani bir tür Batı idraki içinde yetiştiğimiz için; batı, birşeyi tanımlamak suretiyle görünürlüğe çıkartıp tüketme gibi bir eğilimin içinde. Birşeyi adlandırmak, adlandırma yoluyla sınırlandırarak, onu 'çok bilinir olmak' nedeniyle ilgi odağı olmaktan çıkarmak gibi bir özelliğe sahip.
Biz de bu kültürün içinden geliyoruz. Özellikle yeni eğitim düzeninden gelen insanlar... O yüzden birşeye ille de bir tanım bulmak, birşeye ille de bir karşılık oluşturmak ve birşeyi ille de bir akımın ya da bir idrakin içine yerleştirme zorunluluğu hissediyoruz. Bu tamamen Batıya mahsus bir durum."
Açıklamalarının devamında Batının hem sınırlarını kendisi oluşturan ve daha sonra bu sınırları kırmak için isyanını kurgulayan bir yapıda olduğuna dikkat çeken Lekesiz; bizim sanatımızın ise varolabilmek için böyle gelgitlere ihtiyaç duymadığını sözlerine ekledi.