Mucizeler yalnızca peygamberlerde mi görünür?
Bediüzzaman, mucize kavramını da Kur'anî bir düzleme çekerek, aslında her fiilin birer mucize, yani insanı aczde bırakan, dolayısıyla Allah'a ait şeyler olduğunu gösteriyor. Bu bir yönüyle tevhid hakikatinin hayatın her yerini kuşatmasıdır.
Her hafta TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Holografik Bakış'ta, bu hafta, Zübeyir Tercan ve Abdurreşid Şahin, Bediüzzaman Said Nursî'nin Risale-i Nur'daki mucize anlatımını ve mucizelere imanın önemini analiz ettiler.
Mucizenin aslında her an, her yerde olan birşey olduğuna dikkat çeken Şahin; eğer mucizeyi yalnızca Peygamberlerin ellerinde zuhur eden harika olaylar olarak düşünürsek, eksik düşünmüş olacağımızı; Bediüzzaman'ın Risale-i Nur'da, Kur'an ayetlerinden izahlarla, mucizenin aslında hayatın her anında olan birşey olduğunu isbat ettiğini dile getirdi.
Allah'ın yarattığı her fiilin, her etkinin aslında bir mucize olduğuna dikkat çeken Şahin, sonsuz ve sınırsız bir yaratıcının her işinin mucizevî olacağını (yani benzerini yapmakta insanı aczde bırakacağını), dolayısıyla mucizeye imanın Kur'an'ın perspektifiyle çok daha zengin ve başka göründüğünü ifade etti.
Bunun aksi olan 'sıradanlaştırma'nın ise, bir yönüyle eşyayı basit görmeyi ve bunun ardından o fiilerin de mahlukata taksimini peşinden getireceğini dile getiren Şahin; halbuki kelime-i şahadet ile vurgulananın 'La ilahe' demekle Allah'tan başka herşeyin bir fiil yaratmakta aciz kalacağının ilanı olduğunu, eğer 'La ilahe' denmezse, 'illallah'ın sonsuz bir şekilde mantıken de olamayacağını, çünkü 'La ilahe'siz evrenin küçük küçük ilahçıklardan oluşmuş bir evren olarak kabul edilmesi gerekeceğine dikkatleri çekti.