Mümin, her nimeti 'üzerine alınarak' yaşamalı
Bediüzzaman'ın hem Kur'an'la hem de kainatla muhatap oluşu aynı noktaya işaret ediyor.
Her salı TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Düşünce Okulu programında, Mesnevî-i Nuriye'den bir bölüm, müzakereli okumalar eşliğinde İstanbul Düşünce Okulu ekibince masaya yatırılıyor. Bu haftaki bölümde de programcılar Yunus Emre Orhan, Yunus Emre Memmi, Ceylan Morgül ve Halil Kiracı, Mesnevî-i Nuriye'de geçen;
"Allah'ın nimetleri vakıf malı veya nehir suyu gibi umumî olup, in'âmında şahıslar kast edilmemiş değildir. Ancak o umumiyette hususiyet de maksuddur. Binaenaleyh, eşhas o umumî in'âmda kast edilmediklerinden, o nimetlere karşı şükretmeye mükellef olmadıklarına zehab etmek hatâdır."
metninden hareketle insanın şükrü ve bu şükrün kapsamı üzerine konuştular. Bu noktada, hem Kur'an'a muhatabiyet anlamında hem de Cenab-ı Hakkın yarattığı eşyayla muhatabiyet hakkında Bediüzzaman'ın dikkatimizi çektiği bir paralelliğe/uyuma vurgu yapan Memmi; her ikisi içinde Nursî'nin altını çizdiği idealin 'bizzat/üzerine alınarak' muhatap olma olduğunu ifade etti.
Gerek yine Mesnevî-i Nuriye'de geçen Kur'an'la üç tür muhatabiyetin, gerekse burada 'nimetlerle nasıl muhatap olmamız gerektiği' izahının giderek daha şahsîleşen bir düzlemi işaret ettiğini belirten Memmi; bu noktada müminlerin hedeflemesi gereken kulluk idealinin de her nimetin 'kendisine özel' mesajlarını ve yönlerini tefekkür etmek olduğunu sözlerine ekledi.