"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun." Manevî semamızdan bir yıldız daha kaydı. Gençlerin şefkatli Hüseyin ağabeyi, okurlarının müdakkik Selim Hoca'sı, dostlarının güleryüzüyle ve hoşsohbetiyle hatırlayacakları arkadaşı Selim Gündüzalp (Hüseyin Şengörür), geçirdiği kalp krizi sonrası, Rahmet-i Rahman'a kavuştu.
Türkiye'nin tefekkür dünyasında önemli bir adım olan Zafer dergisinin kuruculuğunu ve yöneticiliğini de yapan Selim Gündüzalp, 1954 yılında, Adapazarı'da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini burada tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü bitirdi.
İlk kitabı Ölüm ve Ötesi 1985 yılında neşroldu. 1986'da ona asıl şöhretini kazandıran Ölüm Son Değildir kitabı okuruyla buluştu. Bu seriyle birlikte ibretli öyküler üzerine de çalışmaya başladı. 15'ye yakın öykü kitabı çıkardı. Gündüzalp, bu diziye ilaveten, yine Zafer Yayınları'nın bir markası olan Uğurböceği'nde 120'ye yakın kitaba imza attı. Çocuklara Allah'ı anlatmanın gayreti içinde oldu.
Vefatının hemen ardından binlerce insanın gerek medyada ve gerek sosyal medyada paylaştığı taziye mesajları ve ifade ettikleri hüzün, onun, 'sadece bir kitap yazarı' olarak değil; bir dost, bir ağabey, bir mesai arkadaşı, bir tanıdık olarak da ardında nasıl güzel ve silinmez izler bıraktığını ortaya koydu.
Peki Selim Gündüzalp'i farklı kılan neydi? İsterseniz bu soruyu Ölüm Son Değildir'de onu anlatan satırları alıntılayarak cevaplayalım:
"Kimi yazarlar aşkı kimileri de savaşı yazarlar. Önemsedikleri bir konu ömürleri boyunca edebiyat dünyalarını doldurur. Selim Gündüzalp de ölümün, bu edebî konunun, yazarı oldu. Birgün çıktı ortaya ve edebiyat hayatına bir başlık attı: 'Ölüm son değildir!' Kendi adını da, tüm insanlar adına da hep ölümü düşündü, hatırladı ve yazdı. Bize ölümle yüzleşmeyi öğretti. Onu sevdirdi. Kalbimizi ümitlerle doldurdu. Korkulardan, kaygılardan kurtardı. Gönlümüzü ölümden sonra diriliş çiçekleriyle güldürdü."
Okurlarının dünyasında 'ölümü sevdiren adam' lakabıyla ünlenen Selim Gündüzalp, bir eserinde de, Mevlana Celaleddin-i Rûmî Hazretleri'nin ayak izlerini takip ederek şöyle diyordu: "Olgun bir meyve gibi düşmek istiyorum toprağa!" Biz de TV111 olarak hayatı hizmet-i imaniye ve Kur'aniye ile geçmiş bu ağabeyimize rahmetler diliyoruz. Cenab-ı Hak, Risale-i Nur hizmetini ve edebiyat dünyamızı 'alp'siz bırakmasın. Âmin.