Soru(n)larını görmezden gelen, bunalımdan kurtulamaz
"İnsanlık 'Ben kimim? Neyim? Kime aidim?' gibi soruların cevabını bulamadığı sürece bunalımlardan, buhranlardan kurtulamayacak..."
TV111 ekranlarında her perşembe izleyicisiyle buluşan Bir Niyet Bir Tasavvur programında, Melahat Güler ve Nurender Kuşaslan, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Yirmiüçüncü Söz isimli eserinden hareketle 'insanın hakikatini' ve bu hakikate bağlı olarak nasıl mutlu olabileceğini konuştular.
Programın hemen başlarında Güler'in; 'insanın yüksek donanımına rağmen içinden çıkamadığı problemlerle yaşamaktan bir türlü kurtulamadığı, bunun neden böyle olduğu' sorusu üzerine Kuşaslan şu açıklamalarda bulundu:
"Teknoloji noktasında insanlık çok yüksek noktalara ulaşmış, uzaya kadar gitmiş. Fakat bunları yaparken önemli birşeyi keşfetmede çok geride kalmıştır. O da 'insanın hakikatini' keşfetme noktasıdır.
Bilimadamlarının, felsefecilerin 'mutlu edebilmek için' insanlığa sundukları farklı kimlik ve modeller olmuş, fakat bu farklı kimlik ve modeller, insanlığı bunalımlardan, buhranlardan, kaoslardan kurtaramamıştır. En nihayet insanı şuna da yönlendirmişler: Düşünmeden yaşa! Sorgulama! Aklı kullanma!
Yirmiüçüncü Söz'de insan ile hayvanı birbirinden ayıran en önemli özellik olarak aklı önplana çıkarıyor Bediüzzaman. İnsanla hayvan arasındaki en önemli farklılık akıl noktasında karşımıza çıkıyor. Demek ki, insanın mutlaka düşünmeye dayalı, sorgulamaya dayalı bir tarafı var ve bunu kullanması lazım.
Kullanmadığı takdirde, zihnine gelen 'Ben kimim? Neyim? Kime aidim?' gibi soruların cevabını bulamadığından ötürü bunalımlardan, buhranlardan da kurtulamayacak..."