TV111'de her hafta izleyicisiyle buluşan Risale Ayracı'nda yeni sezonda Sünnet-i Seniyye'nin kıymeti konuşuluyor. Varlık hikmeti, insana kazandırdıkları ve dinin içinde gördüğü fonksiyonların Bediüzzaman Said Nursî'nin Lem'alar isimli eserinin 11. Lem'a'sı üzerinden tefekkür edildiği programda, yazar İkram Arslan; 'meal müslümanlığı' denilen akımın İslam'a verdiği zararı ele aldı:
"En tehlikeli saldırı: İçeriden olan. Çünkü siz onu kendinizden saydığınız için dediklerini doğru kabul edersiniz. Bu zarar verir. Ama dışarıdan gelen bir saldırıda, zaten zarar vermek istediğini bildiniz için, zırhla çıkarsınız. Argümanları sizi etkilemez. Diğerinde ise, kardeşiz diye, korumasız hareket edersiniz ve en ummadığınız yerde sizi zehirleyebilir. Bid'a saldırısı bu yüzden küfürden daha tehlikelidir."
İzahlarının devamında Kur'an'ın anlaşılmasının Sünnet-i Seniyye olmadan imkansızlaşacağını belirten Arslan; bunu anayasa ve özel kanunlar penceresinden izah etti:
"Bizim buradaki ölçümüz ve esasımız Sünnet-i Seniyye'dir. Hakikaten Kur'an-ı Kerim'in dediklerini yapıyor muyuz? Biz gerçekten Kur'an'a uyuyor muyuz? Yoksa diğer türkü Kur'an çok sembolik birşey olur. Çünkü Kur'an bize esasları anlatır. Tabir-i caizse, anayasa gibidir. Peki biz bu anayasanın hükümlerine nasıl uyacağız? Onun için farklı kanunlar lazım. Hayat, anayasadaki esaslara göre çıkarılan kanunlarla tertiplenir, düzene sokulur. Sünnet-i Seniyye, tabir-i caizse, anayasanın esaslarının hayattaki uygulamasını gösteren ve çerçevesini çizen kanunlar hükmündedir." Namazı nasıl kılacağız? Ne yaparsak bozulur? Ne yaparsak bozulmaz? Bunun sınırlarını Sünnet-i Seniyye çizer."
Sünnet-i Seniyye'nin sadece ibadetler konusunda değil, hayatın her alanında bir mü'minin olmazsa olmazı olduğunu dile getiren Arslan; onun küçümsenmesinin veya önemsizleştirilmesinin İslam'ı modelsiz bırakmak olduğunu ifade etti:
"Sünnet-i Seniyye her detayıyla edeptir. Hakikaten öyledir. Sünnet-i Seniyye'nin bütün alt dallarına baktığınız zaman, insanın bir cevherini parlatmaya yönelik hakikatler görüyorsunuz içinde. Cenab-ı Hak bir kul modeli istemiş. İnsandan ne bekliyor? Nasıl bir varlık olmasını murad ediyor? Tabir-i caizse, Efendimizi (a.s.m.) bir kul modeli olarak yaratmış ve göndermiş. 'Benim istediğim model budur. Ne ölçüde yaklaşırsanız o ölçüde benim rızama uymuş olursunuz...' demiş. Ayet-i kerimede de bu manada buyuruyor: 'Beni seviyorsanız Resulüme ittiba etmeniz lazımdır.'"