Türkiye 'diktatörlüğe' doğru mu gidiyor?
Bir ülke eğer gerçekten diktatörlükle yönetiliyorsa, o ülkede basın organlarına çıkıp iktidarı diktatörlükle suçlamayazsınız.
Her pazartesi TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Alternatif Bakış programında bu hafta, araştırmacı-yazar Metin Karabaşoğlu ve hukukçu Ömer Faruk Uysal, Şener Boztaş'ın 'güvenlik' ve 'özgürlük' temalı sorularını yanıtladılar.
Türkiye'de 1950'li yıllardaki DP (Demokrat Parti) iktidarından bu yana bir dönüşüm yaşandığını belirten Uysal; 2010 referandumuyla birlikte bu dönüşümün artık iyice belirgin hale geldiğini, Türkiye'nin âdeta bir kabuk, bir rejim değişikliğine gittiğini ifade etti.
Elbette bu kabuk değişiminin cumhuriyetten taviz vermek anlamına gelmediğini belirten Uysal; tam tersine, Türkiye'de belki tarihinde hiç olmadığı kadar yönetimin cumhurun/halkın ve onların oylarıyla başa gelmiş sivil iktidarların eline geçtiğini dile getirdi.
Hal böyleyken, meşru bir şekilde, seçimlerle yerinden edilemeyen sivil yönetimin şimdilerde 'özgürlük tehlikede' ve 'diktatörlük geliyor' söylemi üzerinden sarsılmaya çalışıldığını belirten Uysal; halbuki bu suçlamayı yapanların da geçmişlerinin temel hak ve özgürlükler, demokratik yaklaşım ve sivil yönetimlere saygı anlamında çok yaralar, çok sabıkalar barındırdığı ifade etti.
Bu nedenle böylesi 'diktatörlük' suçlamalarına veya "Özgürlük elden gidiyor!" söylemlerine hak vermenin insaf işi olmayacağını dile getiren Uysal; Türkiye'de hakikaten diktatörlük bulunmadığının en büyük delilinin de yine bu insanların televizyonlarda, gazetelerde, çeşitli medya organlarında bunu apaçık söyleyebilmeleri olduğunu belirtti.
Diktatörlükle yönetilen bir ülkede iktidarlara diktatörlük suçlaması yapabilmenin, hele hele medya yoluyla bunu duyurabilmenin mümkün olmadığını belirten Uysal; böylesi spekülasyonlara hak vermenin mantıkla ve insafla düşünülünce mümkün olmadığını sözlerine ekledi.