şebîhi, misli, misali, mesîli yoktur. Yalnız, ef'âlinde, şuûnunda, teşbihi ifade eden mesel var. وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى 1
Bu tabakata ârifîn tabakası, ehl-i aşk tabakası, sıddıkîn tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin.
İkinci misal: Meselâ, مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَۤا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ 2 Tabaka-i ûlânın şundan hisse-i fehmi şudur ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hizmetkârı ve "veledim" hitabına mazhar olan Zeyd,3 izzetli zevcesini kendine küfüv bulmadığı için tatlik etmiş; Allah'ın emriyle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm almış.4 Âyet der: "Peygamber size evlâdım dese, risalet cihetiyle söyler. Şahsiyet itibarıyla pederiniz değil ki, aldığı kadınlar ona münasip düşmesin."
İkinci tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyetine pederâne şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhir ve bâtın bir padişah-ı ruhanî olsa, o vakit merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiğinden, o raiyetin efradı, onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı zevc nazarına inkılâb edemediğinden, kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede Peygamber (a.s.m.) mü'minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediğinden, Kur'ân der: "Peygamber (a.s.m.) merhamet-i İlâhiye nazarıyla size şefkat eder, pederâne muamele yapar. Risalet namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniyet itibarıyla pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münasip düşmesin."
Üçüncü kısım şöyle fehmeder ki: Peygambere (a.s.m.) intisap edip onun kemâlâtına istinad ederek onun pederâne şefkatine itimad edip kusur ve hatîat
şebîhi, misli, misali, mesîli yoktur. Yalnız, ef'âlinde, şuûnunda, teşbihi ifade eden mesel var. وَلِلّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى 1
Bu tabakata ârifîn tabakası, ehl-i aşk tabakası, sıddıkîn tabakası gibi ayrı ayrı hisse sahiplerini kıyas edebilirsin.
İkinci misal: Meselâ, مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَۤا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ 2 Tabaka-i ûlânın şundan hisse-i fehmi şudur ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hizmetkârı ve "veledim" hitabına mazhar olan Zeyd,3 izzetli zevcesini kendine küfüv bulmadığı için tatlik etmiş; Allah'ın emriyle, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm almış.4 Âyet der: "Peygamber size evlâdım dese, risalet cihetiyle söyler. Şahsiyet itibarıyla pederiniz değil ki, aldığı kadınlar ona münasip düşmesin."
İkinci tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyetine pederâne şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhir ve bâtın bir padişah-ı ruhanî olsa, o vakit merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiğinden, o raiyetin efradı, onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı zevc nazarına inkılâb edemediğinden, kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden, efkâr-ı âmmede Peygamber (a.s.m.) mü'minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediğinden, Kur'ân der: "Peygamber (a.s.m.) merhamet-i İlâhiye nazarıyla size şefkat eder, pederâne muamele yapar. Risalet namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniyet itibarıyla pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münasip düşmesin."
Üçüncü kısım şöyle fehmeder ki: Peygambere (a.s.m.) intisap edip onun kemâlâtına istinad ederek onun pederâne şefkatine itimad edip kusur ve hatîat