DOKUZUNCU SURET
Şimdi gel, bu dairelerin ve cemaatlerin bazı rüesâlarına ki,Haşiye 1 herbiri, bizzat padişahla görüşecek hususî birer telefonu var. Hem bazı onun huzuruna çıkmışlar. Ne diyorlar, bak:
Bunlar ittifakla ihbar ediyorlar ki, o zât, mükâfat ve mücazat için pek muhteşem ve dehşetli bir yer ihzar etmiş, gayet kavî vaad ve şiddetli tehdit ediyor. Hem onun izzet ve celâleti hiçbir vech ile hulfü'l-vaade tenezzül edip tezellülü kabul etmez.
Halbuki, o muhbirler hem tevatür derecesinde çok, hem icmâ kuvvetinde bir ittifakla haber veriyorlar ki, şu bazı âsârı görünen saltanat-ı azîmenin medarı ve makarrı, buradan uzak bir başka memlekettedir. Ve şu meydan-ı imtihanda binalar muvakkattirler; sonra daimî saraylara tebdil edilecek, bu yerler değişecekler. Çünkü, eserleriyle azameti anlaşılan şu muhteşem, zevâlsiz saltanat, böyle geçici, devamsız, bîkarar, ehemmiyetsiz, mütegayyir, bekàsız, nâkıs, tekemmülsüz umurlar üzerinde kurulmaz, durulmaz. Demek, ona lâyık, daimî, müstekar, zevâlsiz, müstemir, mükemmel, muhteşem umurlar üzerinde duruyor.
Demek bir diyar-ı âhar var; elbette o makarra gidilecektir.
ONUNCU SURET
Gel, bugün nevrûz-u sultanîdir.Haşiye 2 Bir tebeddülât olacak; acip işler çıkacak.
DOKUZUNCU SURET
Şimdi gel, bu dairelerin ve cemaatlerin bazı rüesâlarına ki,Haşiye 1 herbiri, bizzat padişahla görüşecek hususî birer telefonu var. Hem bazı onun huzuruna çıkmışlar. Ne diyorlar, bak:
Bunlar ittifakla ihbar ediyorlar ki, o zât, mükâfat ve mücazat için pek muhteşem ve dehşetli bir yer ihzar etmiş, gayet kavî vaad ve şiddetli tehdit ediyor. Hem onun izzet ve celâleti hiçbir vech ile hulfü'l-vaade tenezzül edip tezellülü kabul etmez.
Halbuki, o muhbirler hem tevatür derecesinde çok, hem icmâ kuvvetinde bir ittifakla haber veriyorlar ki, şu bazı âsârı görünen saltanat-ı azîmenin medarı ve makarrı, buradan uzak bir başka memlekettedir. Ve şu meydan-ı imtihanda binalar muvakkattirler; sonra daimî saraylara tebdil edilecek, bu yerler değişecekler. Çünkü, eserleriyle azameti anlaşılan şu muhteşem, zevâlsiz saltanat, böyle geçici, devamsız, bîkarar, ehemmiyetsiz, mütegayyir, bekàsız, nâkıs, tekemmülsüz umurlar üzerinde kurulmaz, durulmaz. Demek, ona lâyık, daimî, müstekar, zevâlsiz, müstemir, mükemmel, muhteşem umurlar üzerinde duruyor.
Demek bir diyar-ı âhar var; elbette o makarra gidilecektir.
ONUNCU SURET
Gel, bugün nevrûz-u sultanîdir.Haşiye 2 Bir tebeddülât olacak; acip işler çıkacak.