YEDİNCİ ESAS: Hem anlarsın ki, güz mevsiminde, yaz-bahar âleminin güzel mahlûkatının tahribatı idam değil; belki, vazifelerinin tamamıyla, terhisatıdır.Haşiye Hem,yeni baharda gelecek mahlûkata yer boşaltmak için tefrigattır ve yeni vazifedarlar gelip konacak ve vazifedar mevcudatın gelmesine yer hazırlamaktır ve ihzarattır. Hem zîşuura vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoşluktan ikazât-ı Sübhâniyedir.
SEKİZİNCİ ESAS: Hem anlarsın ki, şu fâni âlemin sermedî Sânii için başka ve bâki bir âlemi var ki, ibâdını oraya sevk ve ona teşvik eder.
DOKUZUNCU ESAS: Hem anlarsın ki, öyle bir Rahmân, öyle bir âlemde, öyle has ibâdına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir.1 Âmennâ!
YEDİNCİ HAKİKAT
Bâb-ı Hıfz ve Hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakîbin cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, gökte, yerde, karada, denizde yaş kuru, küçük büyük, âdi âli herşeyi kemâl-i intizam ve mizan içinde muhafaza edip bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir Hafîziyet, insan gibi büyük bir fıtratta, hilâfet-i kübrâ gibi bir rütbede,2 emanet-i kübrâ3 gibi büyük vazifesi olan beşerin,
YEDİNCİ ESAS: Hem anlarsın ki, güz mevsiminde, yaz-bahar âleminin güzel mahlûkatının tahribatı idam değil; belki, vazifelerinin tamamıyla, terhisatıdır.Haşiye Hem,yeni baharda gelecek mahlûkata yer boşaltmak için tefrigattır ve yeni vazifedarlar gelip konacak ve vazifedar mevcudatın gelmesine yer hazırlamaktır ve ihzarattır. Hem zîşuura vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoşluktan ikazât-ı Sübhâniyedir.
SEKİZİNCİ ESAS: Hem anlarsın ki, şu fâni âlemin sermedî Sânii için başka ve bâki bir âlemi var ki, ibâdını oraya sevk ve ona teşvik eder.
DOKUZUNCU ESAS: Hem anlarsın ki, öyle bir Rahmân, öyle bir âlemde, öyle has ibâdına öyle ikramlar edecek; ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne kalb-i beşere hutur etmiştir.1 Âmennâ!
YEDİNCİ HAKİKAT
Bâb-ı Hıfz ve Hafîziyet olup ism-i Hafîz ve Rakîbin cilvesidir.
Hiç mümkün müdür ki, gökte, yerde, karada, denizde yaş kuru, küçük büyük, âdi âli herşeyi kemâl-i intizam ve mizan içinde muhafaza edip bir türlü muhasebe içinde neticelerini eleyen bir Hafîziyet, insan gibi büyük bir fıtratta, hilâfet-i kübrâ gibi bir rütbede,2 emanet-i kübrâ3 gibi büyük vazifesi olan beşerin,