Mektubat

Mektubat, Altıncı Nükteli İşaret, 160. sayfadasınız.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِى سَلَبَهُمَا كِسْرٰى وَاَلْبَسَهُمَا سُرَاقَةَ 1 ihbar-ı Nebevîyi tasdik ettirdi.
Hem ferman etmiş ki:
  اِذَا ذَهَبَ كِسْرٰى فَلاَ كِسْرٰى بَعْدَهُ 2diye, "Kisrâ-yı Fars gittikten sonra daha kisrâ çıkmayacak." Haber vermiş; hem öyle olmuş.
Hem Kisrâ elçisine demiş: "Şimdi Kisrânın oğlu Şirviye Perviz, Kisrâyı öldürdü."3 O elçi tahkik etmiş; aynı vakitte öyle olmuş. O da İslâm olmuş. Bazı ehâdiste o elçinin adı Firuz'dur.
Hem, nakl-i sahih-i kat'î ile, Hâtıb ibni Ebî Beltea'nın, gizli Kureyş'e gönderdiği mektubu haber vermiş. Hazret-i Ali ile Mikdad'ı göndermiş, "Filân mevkide bir şahısta şöyle bir mektup var; alınız, getiriniz." Gittiler, aynı yerden aynı mektubu getirdiler. Hâtıb'ı celb etti. "Neden yaptın?" demiş; o da özür beyan etmiş, özrünü kabul etmiş.4
Hem, nakl-i sahih ile, Utbe ibni Ebî Leheb hakkında ferman etmiş ki:
يَاْكُلُهُ كَلْبُ اللهِ 5 diye, Utbe'nin âkıbet-i feciasını haber vermiş. Sonra Yemen tarafına giderken bir arslan gelip onu yemiş, Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın hem bedduasını, hem haberini tasdik etmiş.
Hem, nakl-i sahih ile, feth-i Mekke vaktinde, Hazret-i Bilâl-i Habeşî Kâbe damına çıkıp ezan okumuş. Rüesa-yı Kureyş'ten Ebu Süfyan, Attab ibni Esid ve Hâris ibni Hişam oturup konuştular. Attab dedi: "Pederim Esid bahtiyardı ki bugünü görmedi." Hâris dedi ki: "Muhammed bu siyah kargadan başka adam bulmadı mı ki müezzin yapsın?" Hazret-i Bilâl-i Habeşîyi tezyif etti. Ebu Süfyan

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِى سَلَبَهُمَا كِسْرٰى وَاَلْبَسَهُمَا سُرَاقَةَ 1 ihbar-ı Nebevîyi tasdik ettirdi. Hem ferman etmiş ki:   اِذَا ذَهَبَ كِسْرٰى فَلاَ كِسْرٰى بَعْدَهُ 2diye, "Kisrâ-yı Fars gittikten sonra daha kisrâ çıkmayacak." Haber vermiş; hem öyle olmuş. Hem Kisrâ elçisine demiş: "Şimdi Kisrânın oğlu Şirviye Perviz, Kisrâyı öldürdü."3 O elçi tahkik etmiş; aynı vakitte öyle olmuş. O da İslâm olmuş. Bazı ehâdiste o elçinin adı Firuz'dur. Hem, nakl-i sahih-i kat'î ile, Hâtıb ibni Ebî Beltea'nın, gizli Kureyş'e gönderdiği mektubu haber vermiş. Hazret-i Ali ile Mikdad'ı göndermiş, "Filân mevkide bir şahısta şöyle bir mektup var; alınız, getiriniz." Gittiler, aynı yerden aynı mektubu getirdiler. Hâtıb'ı celb etti. "Neden yaptın?" demiş; o da özür beyan etmiş, özrünü kabul etmiş.4 Hem, nakl-i sahih ile, Utbe ibni Ebî Leheb hakkında ferman etmiş ki: يَاْكُلُهُ كَلْبُ اللهِ 5 diye, Utbe'nin âkıbet-i feciasını haber vermiş. Sonra Yemen tarafına giderken bir arslan gelip onu yemiş, Peygamber aleyhissalâtü vesselâmın hem bedduasını, hem haberini tasdik etmiş. Hem, nakl-i sahih ile, feth-i Mekke vaktinde, Hazret-i Bilâl-i Habeşî Kâbe damına çıkıp ezan okumuş. Rüesa-yı Kureyş'ten Ebu Süfyan, Attab ibni Esid ve Hâris ibni Hişam oturup konuştular. Attab dedi: "Pederim Esid bahtiyardı ki bugünü görmedi." Hâris dedi ki: "Muhammed bu siyah kargadan başka adam bulmadı mı ki müezzin yapsın?" Hazret-i Bilâl-i Habeşîyi tezyif etti. Ebu Süfyan