Mektubat

Mektubat, On Dördüncü İşaret, 213. sayfadasınız.

istiyoruz." Sonra bir mânidar şiirini daha okudu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dua etti:
لاَ يَفْضُضِ اللهُ فَاكَ Yani, "Senin ağzın bozulmasın." İşte, o dua-yı Nebevînin bereketiyle, o Nâbiğa, yüz yirmi yaşında bir dişi noksan olmadı. Hattâ bazı bir dişi düştüğü vakit, yerine bir daha geliyordu.1
Hem, nakl-i sahihle, İmam-ı Ali için dua etmiş: اَللّٰهُمَّ اكْفِهِ الْحَرَّ وَالْقَرَّ Yani, "Yâ Rab, soğuk ve sıcağın zahmetini ona gösterme." İşte şu dua bereketiyle, İmam-ı Ali kışta yaz libasını giyerdi, yazda kış libasını giyerdi. Derdi ki: "O duanın bereketiyle hiçbir soğuk ve sıcağın zahmetini çekmiyorum."2
Hem Hazret-i Fatıma için dua etmiş: اَللّٰهُمَّ لاَ تُجِعْهَا Yani, "Açlık elemini ona verme." Hazret-i Fatıma der ki: "O duadan sonra açlık elemini görmedim."3
Hem Tufeyl ibni Amr, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan bir mu'cize istedi ki, götürüp kavmine göstersin. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm
اَللّٰهُمَّ نَوِّرْ لَهُ 4 demiş. İki gözü ortasında bir nur zuhur etmiş, sonra değneği ucuna naklolmuş. Bununla "zinnur" diye iştihar bulmuş.5
İşte bu vakıalar ehâdis-i meşhuredendir ki, kat'iyet peydâ etmişler.
Hem Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma şekvâ etmiş ki, "Nisyan bana ârız oluyor." Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş, bir mendil şeklinde birşey açmış. Sonra, mübarek avucuyla gaibden birşey alır gibi, öyle avucunu oraya boşaltmış. İki üç defa öyle yaparak Ebu Hüreyre'ye

istiyoruz." Sonra bir mânidar şiirini daha okudu. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm dua etti: لاَ يَفْضُضِ اللهُ فَاكَ Yani, "Senin ağzın bozulmasın." İşte, o dua-yı Nebevînin bereketiyle, o Nâbiğa, yüz yirmi yaşında bir dişi noksan olmadı. Hattâ bazı bir dişi düştüğü vakit, yerine bir daha geliyordu.1 Hem, nakl-i sahihle, İmam-ı Ali için dua etmiş: اَللّٰهُمَّ اكْفِهِ الْحَرَّ وَالْقَرَّ Yani, "Yâ Rab, soğuk ve sıcağın zahmetini ona gösterme." İşte şu dua bereketiyle, İmam-ı Ali kışta yaz libasını giyerdi, yazda kış libasını giyerdi. Derdi ki: "O duanın bereketiyle hiçbir soğuk ve sıcağın zahmetini çekmiyorum."2 Hem Hazret-i Fatıma için dua etmiş: اَللّٰهُمَّ لاَ تُجِعْهَا Yani, "Açlık elemini ona verme." Hazret-i Fatıma der ki: "O duadan sonra açlık elemini görmedim."3 Hem Tufeyl ibni Amr, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmdan bir mu'cize istedi ki, götürüp kavmine göstersin. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm اَللّٰهُمَّ نَوِّرْ لَهُ 4 demiş. İki gözü ortasında bir nur zuhur etmiş, sonra değneği ucuna naklolmuş. Bununla "zinnur" diye iştihar bulmuş.5 İşte bu vakıalar ehâdis-i meşhuredendir ki, kat'iyet peydâ etmişler. Hem Ebu Hüreyre, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma şekvâ etmiş ki, "Nisyan bana ârız oluyor." Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş, bir mendil şeklinde birşey açmış. Sonra, mübarek avucuyla gaibden birşey alır gibi, öyle avucunu oraya boşaltmış. İki üç defa öyle yaparak Ebu Hüreyre'ye