Mektubat

Mektubat, Sekizinci İşaret, 176. sayfadasınız.

Sonra, şu mu'cize-i ekberi, sair on dört nevi mu'cizâtın mecmuuna ilâve et, gör ki, ne derece kuvvetli, sarsılmaz, kat'î bir burhan-ı nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) gösterir. İşte, nübüvvet-i Ahmediyenin (a.s.m.) direği, şu mecmudan teşekkül eden dağ gibi kuvvetli bir direktir. Şimdi, cüz'iyatta ve misallerde, sû-i fehimden gelen şüphelerle, o metin sakf-ı muallâsebatsız ve kàbil-i sukut görmek ne derece akılsızlık olduğunu anladın.
Evet, berekete dair o mu'cizeler gösteriyorlar ki, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâm, umuma rızık veren ve rızıkları halk eden bir Zât-ı Rahîm ve Kerîmin sevgili memurudur, pek hürmetli bir abdidir ki, rızkın envâında, hilâf-ı âdet olarak, ona hiçten ve sırf gaybdan ziyafetler gönderiyor.
Malûmdur ki, Ceziretü'l-Arab, suyu ve ziraati az bir yerdir. Onun için, ahalisi, hususan bidayet-i İslâmdaki Sahabeler, dıyk-ı maişete maruzdular. Hem susuzluğa çok defa giriftar oluyorlardı. İşte, bu hikmete binaen, mu'cizât-ı bâhire-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmın mühimleri, taam ve su hususunda tezahür etmiş. Bu harikalar, dâvâ-yı nübüvvete delil ve mu'cize olmaktan ziyade, ihtiyaca binaen, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma bir ikram-ı İlâhî, bir ihsan-ı Rabbânî, bir ziyafet-i Rahmâniye hükmündedir. Çünkü, o mu'cizâtı görenler, nübüvveti tasdik etmişler. Fakat mu'cize zuhur ettikçe iman ziyadeleşir, nurun alâ nur olur.
SEKİZİNCİ İŞARET
Su hususunda tezahür eden bir kısım mu'cizâtı beyan eder.
MUKADDİME: Malûmdur ki, cemaatler içinde vuku bulan hâdiseler, âhâdî

Sonra, şu mu'cize-i ekberi, sair on dört nevi mu'cizâtın mecmuuna ilâve et, gör ki, ne derece kuvvetli, sarsılmaz, kat'î bir burhan-ı nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) gösterir. İşte, nübüvvet-i Ahmediyenin (a.s.m.) direği, şu mecmudan teşekkül eden dağ gibi kuvvetli bir direktir. Şimdi, cüz'iyatta ve misallerde, sû-i fehimden gelen şüphelerle, o metin sakf-ı muallâyı sebatsız ve kàbil-i sukut görmek ne derece akılsızlık olduğunu anladın. Evet, berekete dair o mu'cizeler gösteriyorlar ki, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâm, umuma rızık veren ve rızıkları halk eden bir Zât-ı Rahîm ve Kerîmin sevgili memurudur, pek hürmetli bir abdidir ki, rızkın envâında, hilâf-ı âdet olarak, ona hiçten ve sırf gaybdan ziyafetler gönderiyor. Malûmdur ki, Ceziretü'l-Arab, suyu ve ziraati az bir yerdir. Onun için, ahalisi, hususan bidayet-i İslâmdaki Sahabeler, dıyk-ı maişete maruzdular. Hem susuzluğa çok defa giriftar oluyorlardı. İşte, bu hikmete binaen, mu'cizât-ı bâhire-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmın mühimleri, taam ve su hususunda tezahür etmiş. Bu harikalar, dâvâ-yı nübüvvete delil ve mu'cize olmaktan ziyade, ihtiyaca binaen, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma bir ikram-ı İlâhî, bir ihsan-ı Rabbânî, bir ziyafet-i Rahmâniye hükmündedir. Çünkü, o mu'cizâtı görenler, nübüvveti tasdik etmişler. Fakat mu'cize zuhur ettikçe iman ziyadeleşir, nurun alâ nur olur. SEKİZİNCİ İŞARET Su hususunda tezahür eden bir kısım mu'cizâtı beyan eder. MUKADDİME: Malûmdur ki, cemaatler içinde vuku bulan hâdiseler, âhâdî