Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Yirmi Üçüncü Âyet, 121. sayfadasınız.

YİRMİ ÜÇÜNCÜ ÂYET
عَسٰۤى رَبُّنَا اَنْ يُبْدِ لَنَا خَيْرًا 1 Şu âyet her asra baktığı gibi, bu asra da bakıyor ve bu asırda kâbuslu bir rüya gibi musibetlere düşen ve Rabb-i Rahîminden onu hayra tebdil etmesini rica edenler içinde Resâili'n-Nur şakirtlerine hususî remzettiğine bir emaresi şudur ki:
Bu âyetin makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz kırk beş (1345)'te ehemmiyetli risaleler telif ile beraber, fevkalâde hâdiseler vukua gelmeye hazırlandılar. Ve o Resâili'n-Nur'un merkez-i intişarı olan Barla karyesinde ziyade sıkıntı müellifine verildi. Ve hususan küçük mescidine ilişildiği zaman, Resâili'n-Nur şakirtleri kuvvetli bir rica ile dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip, "Yâ Rab, bu müthiş rüyayı hayra tebdil eyle" deyip yalvardılar. Herkesin meyusiyetlerine mukàbil pek kuvvetli bir ümit ve rica ile Müslümanların kuvve-i mâneviyelerini takviye ettiler. Bu âyetin birden külfetsiz hatıra geleni bu kadardır. Yoksa esrarı çoktur. Tekellüf olmasın diye kısa kestim.
YİRMİ DÖRDÜNCÜ ÂYET VE ÂYETLER
Hem Sûre-i Zümer, hem Sûre-i Câsiye, hem Sûre-i Ahkâf'ın başlarında bulunan تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ 2 âyât-ı azîmeleridir. Şu âyetler dahi yirmi ikincideki âyetler gibi Risaletü'n-Nur'un ismine ve zâtına, hem telif ve intişarına bir mânâ-yı remziyle bakıyorlar.
İzahtan evvel mühim bir ihtar
(Lüzumlu dört-beş nokta beyan edilecek.)
Birinci nokta: Hadîste vârid olduğu gibi, "Herbir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan

YİRMİ ÜÇÜNCÜ ÂYET عَسٰۤى رَبُّنَا اَنْ يُبْدِ لَنَا خَيْرًا 1 Şu âyet her asra baktığı gibi, bu asra da bakıyor ve bu asırda kâbuslu bir rüya gibi musibetlere düşen ve Rabb-i Rahîminden onu hayra tebdil etmesini rica edenler içinde Resâili'n-Nur şakirtlerine hususî remzettiğine bir emaresi şudur ki: Bu âyetin makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz kırk beş (1345)'te ehemmiyetli risaleler telif ile beraber, fevkalâde hâdiseler vukua gelmeye hazırlandılar. Ve o Resâili'n-Nur'un merkez-i intişarı olan Barla karyesinde ziyade sıkıntı müellifine verildi. Ve hususan küçük mescidine ilişildiği zaman, Resâili'n-Nur şakirtleri kuvvetli bir rica ile dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip, "Yâ Rab, bu müthiş rüyayı hayra tebdil eyle" deyip yalvardılar. Herkesin meyusiyetlerine mukàbil pek kuvvetli bir ümit ve rica ile Müslümanların kuvve-i mâneviyelerini takviye ettiler. Bu âyetin birden külfetsiz hatıra geleni bu kadardır. Yoksa esrarı çoktur. Tekellüf olmasın diye kısa kestim. YİRMİ DÖRDÜNCÜ ÂYET VE ÂYETLER Hem Sûre-i Zümer, hem Sûre-i Câsiye, hem Sûre-i Ahkâf'ın başlarında bulunan تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ 2 âyât-ı azîmeleridir. Şu âyetler dahi yirmi ikincideki âyetler gibi Risaletü'n-Nur'un ismine ve zâtına, hem telif ve intişarına bir mânâ-yı remziyle bakıyorlar. İzahtan evvel mühim bir ihtar (Lüzumlu dört-beş nokta beyan edilecek.) Birinci nokta: Hadîste vârid olduğu gibi, "Herbir âyetin mânâ mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört tabakadan