gösterdiği gibi, harb-i umumîde gayet tehlikeli bir surette harbe iştirak eden bu fakirin en korkunç zamanına bakar ve teselli eder ve "korkma" der. Ve bu umumi hitapta hususi Risale-i Nur'un başlangıcı olan İşârâtü'l-İ'câz'ın mebde-i
telifiyle ve âlem-i İslâmın en müthiş ve korkulu musibet zamanını mânâsıyla gösterdiği gibi cifir ve ebced hesabıyla da gösterir. Mânâ ile cifir hesabı ittifak ettiği yerde ima kuvvetlenip işaret derecesine çıkar. Çünkü وَلاَتَخْشَ 1 Hicrî bin üç yüz otuz yedi (1337), Rûmî iki küsür fark eder. O halde bin üç yüz otuz dörde (1334) iniyor, o tarihte yalnız tek başımla Rusya'nın şimalinde en korkulu bir vaziyette, esaretten firar ettiğimin zamanıdır. فَقَاتِلْ وَلاَتَخْشَ 2 beraber olsa bin dokuz yüz kırk (1940) küsur oluyor ki, bunda Allahü âlem o tarihte diğer bir harb-i umumî çıkmasına ve iştirakimize işaret etmekle beraber, böyle büyük yekunlerde üç dört farkın ehemmiyeti olmadığından hem Rûmî yerine Arabî bu Milâdî tarihine girse beş altı sene fark ediyor. Yine otuz yedi (37) tarihi evvelki hesaba tevafuk edip en korkulu vaziyetimizde teselli veriyor. وَحَارِبْ وَلاَتَخَفْ 3 ise pek sarih bir surette harb-i umumîyi gösteriyor. Çünkü وَحَارِبْ وَلاَتَخَفْ mânâsı "dehşetli bir harb-i ahir zamandan korkma" demekle beraber cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz otuz bir (1331) veyahut bin üç yüz otuz üç (1333) ettiğinden ve umumi hitaptan hususi bize baktığı sair emarelerle göründüğü gibi o tarihte harb-i umumîde en müthiş bir vaziyete giriftar olmuştum. İşârâtü'l-İ'câz'ın müsvedde-i evveliyesi düşmanın elinde parça parça olmuştu. Ben de bir defada dört mermi vücuduma isabet ederek birisinde yaralı ayağım kırık, su ve çamur içinde otuz dört saat ölüme muntazır ve etrafımda düşman askerleri muhasara ettiği bir hengamdır ki; en korkulu ve en me'yusiyetli zamanıma bakıyor. Öyleyse, o umum içinde hususî bize işaret ediyorHaşiye denilebilir.
gösterdiği gibi, harb-i umumîde gayet tehlikeli bir surette harbe iştirak eden bu fakirin en korkunç zamanına bakar ve teselli eder ve "korkma" der. Ve bu umumi hitapta hususi Risale-i Nur'un başlangıcı olan İşârâtü'l-İ'câz'ın mebde-i
telifiyle ve âlem-i İslâmın en müthiş ve korkulu musibet zamanını mânâsıyla gösterdiği gibi cifir ve ebced hesabıyla da gösterir. Mânâ ile cifir hesabı ittifak ettiği yerde ima kuvvetlenip işaret derecesine çıkar. Çünkü وَلاَتَخْشَ 1 Hicrî bin üç yüz otuz yedi (1337), Rûmî iki küsür fark eder. O halde bin üç yüz otuz dörde (1334) iniyor, o tarihte yalnız tek başımla Rusya'nın şimalinde en korkulu bir vaziyette, esaretten firar ettiğimin zamanıdır. فَقَاتِلْ وَلاَتَخْشَ 2 beraber olsa bin dokuz yüz kırk (1940) küsur oluyor ki, bunda Allahü âlem o tarihte diğer bir harb-i umumî çıkmasına ve iştirakimize işaret etmekle beraber, böyle büyük yekunlerde üç dört farkın ehemmiyeti olmadığından hem Rûmî yerine Arabî bu Milâdî tarihine girse beş altı sene fark ediyor. Yine otuz yedi (37) tarihi evvelki hesaba tevafuk edip en korkulu vaziyetimizde teselli veriyor. وَحَارِبْ وَلاَتَخَفْ 3 ise pek sarih bir surette harb-i umumîyi gösteriyor. Çünkü وَحَارِبْ وَلاَتَخَفْ mânâsı "dehşetli bir harb-i ahir zamandan korkma" demekle beraber cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz otuz bir (1331) veyahut bin üç yüz otuz üç (1333) ettiğinden ve umumi hitaptan hususi bize baktığı sair emarelerle göründüğü gibi o tarihte harb-i umumîde en müthiş bir vaziyete giriftar olmuştum. İşârâtü'l-İ'câz'ın müsvedde-i evveliyesi düşmanın elinde parça parça olmuştu. Ben de bir defada dört mermi vücuduma isabet ederek birisinde yaralı ayağım kırık, su ve çamur içinde otuz dört saat ölüme muntazır ve etrafımda düşman askerleri muhasara ettiği bir hengamdır ki; en korkulu ve en me'yusiyetli zamanıma bakıyor. Öyleyse, o umum içinde hususî bize işaret ediyorHaşiye denilebilir.