Hazreti Esedullahü'l-Galib Ali İbni Ebu Talib (r.a.) ve kerremallahu vechehû kaside-i ercüze-i meşhuresinde aynen ihbarat-ı gavsiyeyi tasdik edip işaret ediyor.
Mecmuatü'l-Ahzab'ın beş yüz seksen ikinci sahifesinden, beş yüz doksan yedinci sahifesine kadar o Ercüzedir. O Ercüze'nin mevzuu ve içinde maksad-ı aslı İsm-i Âzamı tazammum eden altı ismin ehemiyetini beyan etmek, hem o münasebetle istikbaldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve tesis-i İslâmiyette bir kısım mücahedatına işaret etmektir.
Evet, Hz. İmam (r.a.), üstadı olan Habibullah aleyhissalâtü vesselâmdan aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor. Feth-i Hayber'deki hem mu'cize-i Nebeviye, hem keramet-i Aleviye olan harika vakıayı bahsettiği gibi, tesis-i İslâmiyete temas eden mühim noktaları da bahsediyor. Sonra istikbale bakıyor. Peygamber-i Zişandan (a.s.m.) aldığı dersle bir kısım Arabın ona karşı isyanlarından hiddet ederek demiş:
فِى عِلْمِ تِسْعِينَ حِسَابِ الْفَارِسِى * مِنْ بَعْدِ قَرْنٍ تَاسِعِ الْمَعَاصِى * سَتَظْهَرُ الْفُرْسُ عَلَى اْلاَعْرَابِ * تَقْتُلُهُمْ كَقَتْلَةِ الدَّوَاب * تَكُونُ مَبْدَاُ فِتَنٍ عَوَابِس * مُظْلِمَةً كَظُلْمَةِ الْحَنَادِيسِ
Yani, "Dokuz karn sonra Furs, yani akvam-ı Şarkiye, Arap üzerine hücum edecek, galebe edip hayvan gibi Arabı kesecek. Öyle müthiş fitneler, karanlıklı musibetler ki, en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak."
İşte Hz. Ali'nin (r.a.) bir keramet-i bahiresi ki kendinden beş yüz sene sonra gelen ve Arap Devlet-i Abbasiyesini mahveden ve hadsiz kütüb-ü İslâmiyeyi nehr-i Fırat'a döken ve Arabı gayet zalimane katleden Hülâgu vakıa-i meşhuresini
Hazreti Esedullahü'l-Galib Ali İbni Ebu Talib (r.a.) ve kerremallahu vechehû kaside-i ercüze-i meşhuresinde aynen ihbarat-ı gavsiyeyi tasdik edip işaret ediyor.
Mecmuatü'l-Ahzab'ın beş yüz seksen ikinci sahifesinden, beş yüz doksan yedinci sahifesine kadar o Ercüzedir. O Ercüze'nin mevzuu ve içinde maksad-ı aslı İsm-i Âzamı tazammum eden altı ismin ehemiyetini beyan etmek, hem o münasebetle istikbaldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve tesis-i İslâmiyette bir kısım mücahedatına işaret etmektir.
Evet, Hz. İmam (r.a.), üstadı olan Habibullah aleyhissalâtü vesselâmdan aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor. Feth-i Hayber'deki hem mu'cize-i Nebeviye, hem keramet-i Aleviye olan harika vakıayı bahsettiği gibi, tesis-i İslâmiyete temas eden mühim noktaları da bahsediyor. Sonra istikbale bakıyor. Peygamber-i Zişandan (a.s.m.) aldığı dersle bir kısım Arabın ona karşı isyanlarından hiddet ederek demiş:
فِى عِلْمِ تِسْعِينَ حِسَابِ الْفَارِسِى * مِنْ بَعْدِ قَرْنٍ تَاسِعِ الْمَعَاصِى * سَتَظْهَرُ الْفُرْسُ عَلَى اْلاَعْرَابِ * تَقْتُلُهُمْ كَقَتْلَةِ الدَّوَاب * تَكُونُ مَبْدَاُ فِتَنٍ عَوَابِس * مُظْلِمَةً كَظُلْمَةِ الْحَنَادِيسِ
Yani, "Dokuz karn sonra Furs, yani akvam-ı Şarkiye, Arap üzerine hücum edecek, galebe edip hayvan gibi Arabı kesecek. Öyle müthiş fitneler, karanlıklı musibetler ki, en karanlıklı gecelerden daha ziyade karanlık olacak."
İşte Hz. Ali'nin (r.a.) bir keramet-i bahiresi ki kendinden beş yüz sene sonra gelen ve Arap Devlet-i Abbasiyesini mahveden ve hadsiz kütüb-ü İslâmiyeyi nehr-i Fırat'a döken ve Arabı gayet zalimane katleden Hülâgu vakıa-i meşhuresini