bulundu. Şeyh Mehmet Emin Efendi, kendisine kisve-i ilmiyeye girmesini teklif etti. Molla Said cevaben,
"Ben henüz sinn-i bülûğa vâsıl olmadığımdan, muhterem bir müderris kıyafetini kendime yakıştıramıyorum. Ve ben bir çocuk iken nasıl hoca olabilirim?" diyerek teklifini kabul etmemiştir.
Bundan sonra, Şirvan'daki biraderinin yanına gitti. Orada büyük kardeşiyle ilk görüşmede aralarında şöylece kısa bir muhavere cereyan etti.
Molla Abdullah: "Sizden sonra ben Şerh-i Şemsî kitabını bitirdim, siz ne okuyorsunuz?"
Bediüzzaman: "Ben seksen kitap okudum."
Molla Abdullah: "Ne demek?"
Bediüzzaman: "İkmâl-i nüsah ettim ve sıranıza dahil olmayan birçok kitapları da okudum."
Molla Abdullah: "Öyleyse seni imtihan edeyim."
Bediüzzaman: "Hazırım, ne sorarsanız sorunuz."
Molla Abdullah, biraderiniimtihan eder. Kifayet-i ilmiyesini takdir ile, sekiz ay evvel talebesi bulunan Molla Said'i kendisine üstad kabul etti ve talebelerinden gizli olarak küçük biraderinden ders almaya başladı. Ve bittabi, daha evvel okuttuğu kardeşini kendisine üstad yaptığını sezdirmiyordu. Nihayet talebeler, Molla Abdullah'ın Molla Said nezdinde ders okuduğunu kapıdan, anahtar deliğinden gizlice görünce taaccüp ederek sormuşlarsa da, Molla Abdullah cevaben,
"Nazar değmemek için, ben ona ders veriyorum" demiş ve talebelerini aldatmıştı.
Molla Abdullah'ın yanında bir müddet kaldıktan sonra Siirt'e gelir. Orada bulunan Molla Fethullah Efendinin medresesine gider. Molla Fethullah, Molla Said'e,
"Geçen sene Süyûtî okuyordunuz, bu sene Molla Câmî'yi mi okuyorsunuz?"
Bediüzzaman: "Evet 'Câmi'yi bitirdim."
Molla Fethullah hangi kitabı sorduysa, "Bitirdim" cevabını alınca, tahayyürde kaldı. Bu kadar kitabı bitirdiğini, hem de az zamanda bitirdiğini aklına sığıştıramadı, taaccüp etti ve dedi:
bulundu. Şeyh Mehmet Emin Efendi, kendisine kisve-i ilmiyeye girmesini teklif etti. Molla Said cevaben,
"Ben henüz sinn-i bülûğa vâsıl olmadığımdan, muhterem bir müderris kıyafetini kendime yakıştıramıyorum. Ve ben bir çocuk iken nasıl hoca olabilirim?" diyerek teklifini kabul etmemiştir.
Bundan sonra, Şirvan'daki biraderinin yanına gitti. Orada büyük kardeşiyle ilk görüşmede aralarında şöylece kısa bir muhavere cereyan etti.
Molla Abdullah: "Sizden sonra ben Şerh-i Şemsî kitabını bitirdim, siz ne okuyorsunuz?"
Bediüzzaman: "Ben seksen kitap okudum."
Molla Abdullah: "Ne demek?"
Bediüzzaman: "İkmâl-i nüsah ettim ve sıranıza dahil olmayan birçok kitapları da okudum."
Molla Abdullah: "Öyleyse seni imtihan edeyim."
Bediüzzaman: "Hazırım, ne sorarsanız sorunuz."
Molla Abdullah, biraderiniimtihan eder. Kifayet-i ilmiyesini takdir ile, sekiz ay evvel talebesi bulunan Molla Said'i kendisine üstad kabul etti ve talebelerinden gizli olarak küçük biraderinden ders almaya başladı. Ve bittabi, daha evvel okuttuğu kardeşini kendisine üstad yaptığını sezdirmiyordu. Nihayet talebeler, Molla Abdullah'ın Molla Said nezdinde ders okuduğunu kapıdan, anahtar deliğinden gizlice görünce taaccüp ederek sormuşlarsa da, Molla Abdullah cevaben,
"Nazar değmemek için, ben ona ders veriyorum" demiş ve talebelerini aldatmıştı.
Molla Abdullah'ın yanında bir müddet kaldıktan sonra Siirt'e gelir. Orada bulunan Molla Fethullah Efendinin medresesine gider. Molla Fethullah, Molla Said'e,
"Geçen sene Süyûtî okuyordunuz, bu sene Molla Câmî'yi mi okuyorsunuz?"
Bediüzzaman: "Evet 'Câmi'yi bitirdim."
Molla Fethullah hangi kitabı sorduysa, "Bitirdim" cevabını alınca, tahayyürde kaldı. Bu kadar kitabı bitirdiğini, hem de az zamanda bitirdiğini aklına sığıştıramadı, taaccüp etti ve dedi: