Dördüncü ders
اِنَّ اْلاَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ * وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ * 1
Ey Said-i gâfil! Herkes için şu hayat denilen sür'atli seferde, kabre iki yol vardır. O iki yol, uzun ve kısalıkta müsavidirler. Lâkin birisinde zararsız olmakla beraber, bir menfaat-i azîme olduğu, mütevatir ehl-i şuhud ve ihtisasın şehadet ve icmâlarıyla sabittir. O yolun on yolcusundan dokuzu o menfaat-i azîmeye nail olduğu, yine ehl-i şuhudun tevatürüyle sabittir.
İkinci yol ise, ittifaken menfaatsiz olduğu halde, pek azîm bir zararı olduğu, ehl-i hibre ve şuhudun icmâıyla sabittir. Bu ikinci yolda, onda dokuz ihtimal-ı zarar vardır. Şu tehlikeli yolu ihtiyar edenler bedbaht ve eblehlerdir ki, zâhirî bir hafiflik için, silâh ve zâdı beraber kaldırmıyorlar. Vâkıa bir batman ağırlıktan kurtuluyorlar; lâkin bilmiyorlar ki, kalbleri yüz batman minneti kaldırıyor. Kantarlarla ehval ve mehavifi ruhlarına yüklüyorlar. Temsil mâkul şeyleri mahsus gösterdiği için, şu hakikati bir misâlle izah ve beyan edelim.
Meselâ, sen istiyorsun ki, şu şehirden İstanbul'a gideceksin veyahut ona gönderiliyorsun. Fakat yolunu sen ihtiyar edeceksin.
İşte, İstanbul'a giden yolun biri sağda, diğeri solda. Bu iki yol, uzun ve kısalıkta müsavidir. Bu iki yolun birisinde menfaat ve zâhirî bir külfet var; diğerinde, zarar ve surî bir hiffet var. Sağ taraftaki yoldan gitsen, bilittifak, zararsızdır.
Dördüncü ders
اِنَّ اْلاَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ * وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ * 1
Ey Said-i gâfil! Herkes için şu hayat denilen sür'atli seferde, kabre iki yol vardır. O iki yol, uzun ve kısalıkta müsavidirler. Lâkin birisinde zararsız olmakla beraber, bir menfaat-i azîme olduğu, mütevatir ehl-i şuhud ve ihtisasın şehadet ve icmâlarıyla sabittir. O yolun on yolcusundan dokuzu o menfaat-i azîmeye nail olduğu, yine ehl-i şuhudun tevatürüyle sabittir.
İkinci yol ise, ittifaken menfaatsiz olduğu halde, pek azîm bir zararı olduğu, ehl-i hibre ve şuhudun icmâıyla sabittir. Bu ikinci yolda, onda dokuz ihtimal-ı zarar vardır. Şu tehlikeli yolu ihtiyar edenler bedbaht ve eblehlerdir ki, zâhirî bir hafiflik için, silâh ve zâdı beraber kaldırmıyorlar. Vâkıa bir batman ağırlıktan kurtuluyorlar; lâkin bilmiyorlar ki, kalbleri yüz batman minneti kaldırıyor. Kantarlarla ehval ve mehavifi ruhlarına yüklüyorlar. Temsil mâkul şeyleri mahsus gösterdiği için, şu hakikati bir misâlle izah ve beyan edelim.
Meselâ, sen istiyorsun ki, şu şehirden İstanbul'a gideceksin veyahut ona gönderiliyorsun. Fakat yolunu sen ihtiyar edeceksin.
İşte, İstanbul'a giden yolun biri sağda, diğeri solda. Bu iki yol, uzun ve kısalıkta müsavidir. Bu iki yolun birisinde menfaat ve zâhirî bir külfet var; diğerinde, zarar ve surî bir hiffet var. Sağ taraftaki yoldan gitsen, bilittifak, zararsızdır.