Sonra, ikinci seferde, o dahi onlar gibi vazifesini ifa etti. Bin lira kâr ettiler. Dediler ki:
"Hasaret vazifeye bakar. Kâr, re'sülmâle bakar. Öyleyse, re'sülmâl nispetinde taksim edelim."
O mağrur dedi ki:
"Yok, belki bütün kâr benimdir. Çünkü, çendan evvelce 'Hasaret sana racidir' demiştiniz. Ben kabul etmemiştim. Öyleyse, bütün kâr da bana olmalı."
O vakit ona denildi:
"Ey cahil nâdan! Birşeyin vücudu, bütün ecza ve şeraitinin vücuduna tevakkuf eder. Öyleyse vücudun semeresi, bütün esbab-ı vücuda verilir. Kâr ise, vücudun semeresidir. Hasaret ise, ademin semeresidir. Hâlbuki, birşeyin ademi, bir cüz-ü vahidin ademiyle veya bir şartın fıkdanıyla oluyor. Öyleyse, ademin semeresi, in'idamın sebebine verilecektir."
Elhasıl: Yâ Said—aslahakellah—senin, fahre ve gurura hakkın yoktur. Çünkü:
Evvelen: Şer, senden; hayır ise, gayrıdandır.
Saniyen: Şerrin küllî, hayrın cüz'îdir.
Salisen: Sen, amel-i hayrın ücretini, amelden evvel almışsın. Belki bütün hasenatın, seni insan-ı müslim yapan Mün'imin in'âmına karşı, öşr-ı mi'şâr-ı aşrına da, yani onda birin onda birinin onda birine de mukabil gelmez. Öyleyse, daha gururun nedendir? Fahrın ne içindir? İşte bu sırdandır ki, Cennete girmek mahz-ı fazıldır. O dehşetli Cehennem, ceza-yı amel ve ayn-ı adildir. Çünkü, beşer bir şerr-i cüz'îyle, bir cinayet-i külliye-i daimeyi işleyebilir.
Rabian: Hayır, o vakit hayır olur ki Allah için ola... Eğer Allah için olsa, o vakit kat'î Onun izniyledir. Tevfik Onundur. Minnet Onadır. Senin hakkın, şükürdür, fahir değildir. Çünkü fahir, irae, yani gösteriş ve riya iledir. Riya ise, hayrı
Sonra, ikinci seferde, o dahi onlar gibi vazifesini ifa etti. Bin lira kâr ettiler. Dediler ki:
"Hasaret vazifeye bakar. Kâr, re'sülmâle bakar. Öyleyse, re'sülmâl nispetinde taksim edelim."
O mağrur dedi ki:
"Yok, belki bütün kâr benimdir. Çünkü, çendan evvelce 'Hasaret sana racidir' demiştiniz. Ben kabul etmemiştim. Öyleyse, bütün kâr da bana olmalı."
O vakit ona denildi:
"Ey cahil nâdan! Birşeyin vücudu, bütün ecza ve şeraitinin vücuduna tevakkuf eder. Öyleyse vücudun semeresi, bütün esbab-ı vücuda verilir. Kâr ise, vücudun semeresidir. Hasaret ise, ademin semeresidir. Hâlbuki, birşeyin ademi, bir cüz-ü vahidin ademiyle veya bir şartın fıkdanıyla oluyor. Öyleyse, ademin semeresi, in'idamın sebebine verilecektir."
Elhasıl: Yâ Said—aslahakellah—senin, fahre ve gurura hakkın yoktur. Çünkü:
Evvelen: Şer, senden; hayır ise, gayrıdandır.
Saniyen: Şerrin küllî, hayrın cüz'îdir.
Salisen: Sen, amel-i hayrın ücretini, amelden evvel almışsın. Belki bütün hasenatın, seni insan-ı müslim yapan Mün'imin in'âmına karşı, öşr-ı mi'şâr-ı aşrına da, yani onda birin onda birinin onda birine de mukabil gelmez. Öyleyse, daha gururun nedendir? Fahrın ne içindir? İşte bu sırdandır ki, Cennete girmek mahz-ı fazıldır. O dehşetli Cehennem, ceza-yı amel ve ayn-ı adildir. Çünkü, beşer bir şerr-i cüz'îyle, bir cinayet-i külliye-i daimeyi işleyebilir.
Rabian: Hayır, o vakit hayır olur ki Allah için ola... Eğer Allah için olsa, o vakit kat'î Onun izniyledir. Tevfik Onundur. Minnet Onadır. Senin hakkın, şükürdür, fahir değildir. Çünkü fahir, irae, yani gösteriş ve riya iledir. Riya ise, hayrı