فَتَأَسُّفًا قَدْ اَسَۤائُوا مُتَّكِئِينَ وَتَكَاسَلُوا فِى خِدْمَتِهِمْ فَحِينَئِذٍ اُرِيدُ تَحْوِيلَ هِمَمِهِمْ اِلٰى مَجْرٰيهَا الْحَقِيقِىِّ الْقَدِيمِ * 1
Sual: Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et.
Cevap: İki Mekteb-i Musibet Şehadetnamesi ismindeki eserimde tarif etmişim. Şimdi ileride o kasr-ı muallânın bir taşını, bir nakşını göstereceğim. İşte, kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın Hacerül-Esved'i, Kâbe-i Mükerremedir; ve dürret-i beyzâsı, Ravza-i Mutahharadır; Mekke-i Mükerremesi, Ceziretü'l-Araptır; medine-i medeniyet-i münevveresi, tam hürriyet-i şer'iyeyi tatbik eden Devlet-i Osmâniyedir. Eğer İslâmiyet milliyetini ve İttihad-ı İslâmın taşını ve nakşını istersen, işte bak:
· Hayâ ve hamiyetten neş'et eden civanmerdâne humret;
· hürmet ve merhametten tevellüd eden mâsumane tebessüm;
· fesâhat ve melâhattan hasıl olan ruhânî halâvet;
· aşk-ı şebabîden, şevk-i bahârîden neş'et eden semâvî neşe;
· hüzn-ü gurûbîden, ferah-ı seherîden vücuda gelen melekûtî lezzet;
· hüsn-ü mücerredden, cemâl-i mücellâdan tecellî eden mukaddes ziynet;Haşiye birbiriyle imtizaç edip, ondan çıkan levn-i nuranî ancak o şark ve
فَتَأَسُّفًا قَدْ اَسَۤائُوا مُتَّكِئِينَ وَتَكَاسَلُوا فِى خِدْمَتِهِمْ فَحِينَئِذٍ اُرِيدُ تَحْوِيلَ هِمَمِهِمْ اِلٰى مَجْرٰيهَا الْحَقِيقِىِّ الْقَدِيمِ * 1
Sual: Dâima İttihad-ı İslâmdan bahsedersin. Sen bize tarif et.
Cevap: İki Mekteb-i Musibet Şehadetnamesi ismindeki eserimde tarif etmişim. Şimdi ileride o kasr-ı muallânın bir taşını, bir nakşını göstereceğim. İşte, kâbe-i saadetimiz olan ittihad-ı münevver-i İslâmın Hacerül-Esved'i, Kâbe-i Mükerremedir; ve dürret-i beyzâsı, Ravza-i Mutahharadır; Mekke-i Mükerremesi, Ceziretü'l-Araptır; medine-i medeniyet-i münevveresi, tam hürriyet-i şer'iyeyi tatbik eden Devlet-i Osmâniyedir. Eğer İslâmiyet milliyetini ve İttihad-ı İslâmın taşını ve nakşını istersen, işte bak:
· Hayâ ve hamiyetten neş'et eden civanmerdâne humret;
· hürmet ve merhametten tevellüd eden mâsumane tebessüm;
· fesâhat ve melâhattan hasıl olan ruhânî halâvet;
· aşk-ı şebabîden, şevk-i bahârîden neş'et eden semâvî neşe;
· hüzn-ü gurûbîden, ferah-ı seherîden vücuda gelen melekûtî lezzet;
· hüsn-ü mücerredden, cemâl-i mücellâdan tecellî eden mukaddes ziynet;Haşiye birbiriyle imtizaç edip, ondan çıkan levn-i nuranî ancak o şark ve