mânevî rüşvetler veriliyor, dört yüz milyon kardeşin uhuvvetine, milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mânâ hükmediyor. Ve âsâyiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek rüşvetler veriliyor; milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat'î olarak, şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset, Garba ve ecnebîye verdiği siyasî ve mânevî rüşvetin on mislini âlem-i İslâmın ileride cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dört yüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gayet azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir.
İşte o makbul, lâzım ve çok menfaatli, caiz ve vacip rüşvet ise, teavün-ü İslâmın esası ve hediye-i Kur'ân'ın semavî bir düsturu ve rabıtası ve kudsî kanun-u esasîsi olan
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ 1* وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا * 2
وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى 3* وَلاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ * 4
kudsî, esasî kanunlarını düstur-u hareket etmektir.
Üçüncü Nokta, şimdilik tehir edildi.
Said Nursî
HAŞİYE: Kardeşlerim, evvelce gördüğünüz şiddetli ihtarın bir derece tağyirine üç şey vesile oldu.
Birincisi: Nur kahramanı Hüsrev'in beyanıyla, yirmi beş adliye mahkemelerinin "Risale-i Nur'da suç yok" diye itiraflarıdır.
İkincisi: Nurun bir kahraman avukatı "Ankara hükûmeti Said aleyhinde olmadığından, şiddetli kelimeler tâdil edilse münasiptir" demesidir.
Üçüncüsü: Kat'î haberlere göre Afyon Mahkemesi "Nurun altı yüz bin fedakâr
mânevî rüşvetler veriliyor, dört yüz milyon kardeşin uhuvvetine, milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mânâ hükmediyor. Ve âsâyiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek rüşvetler veriliyor; milletin fakr-ı hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat'î olarak, şimdi bu memleketteki ehl-i siyaset, Garba ve ecnebîye verdiği siyasî ve mânevî rüşvetin on mislini âlem-i İslâmın ileride cemahir-i müttefikası hükmünde olacak olan dört yüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu devlet-i İslâmiyenin selâmeti için gayet azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet vermesi lâzım ve elzemdir.
İşte o makbul, lâzım ve çok menfaatli, caiz ve vacip rüşvet ise, teavün-ü İslâmın esası ve hediye-i Kur'ân'ın semavî bir düsturu ve rabıtası ve kudsî kanun-u esasîsi olan
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ 1* وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا * 2
وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى 3* وَلاَ تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ * 4
kudsî, esasî kanunlarını düstur-u hareket etmektir.
Üçüncü Nokta, şimdilik tehir edildi.
Said Nursî
HAŞİYE: Kardeşlerim, evvelce gördüğünüz şiddetli ihtarın bir derece tağyirine üç şey vesile oldu.
Birincisi: Nur kahramanı Hüsrev'in beyanıyla, yirmi beş adliye mahkemelerinin "Risale-i Nur'da suç yok" diye itiraflarıdır.
İkincisi: Nurun bir kahraman avukatı "Ankara hükûmeti Said aleyhinde olmadığından, şiddetli kelimeler tâdil edilse münasiptir" demesidir.
Üçüncüsü: Kat'î haberlere göre Afyon Mahkemesi "Nurun altı yüz bin fedakâr