Sözler

Sözler, Fihrist, 1058. sayfadasınız.

âyetlerinin meâlindeki yüzer âyâtın haşir ve bekà-i ruha ve melâikeye dair üç mühim hakikatını tefsir eder. Bekà-i ruhu o kadar güzel ispat eder ki, cesedin vücudu gibi, ruhun bekasını gösterir. Ve melâikenin vücutlarını görmediğimiz Amerika insanlarının vücutları gibi ispat eder. Ve haşir ve kıyâmetin vücud ve tahakkuklarını o kadar mantıkî ve aklî bir surette ispat eder ki, hiçbir feylesof, hiçbir münkir itiraza mecal bulamaz. Teslim olmazsa da mülzem olur. Hususan âhirindeki "Remizli Nüktenin Sırrı" namiyle haşr-i ekberin esbâb-ı mucibesini ve hikmetlerini öyle bir tarzda beyan eder ki, tılsım-ı kâinatın üç muammasından bir muammasını gayet parlak bir surette halleder.Haşiye
OTUZUNCU SÖZ: .... 724
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَا * وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَا 1* عَالِمِ الْغَيْبِ لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلاَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلاَ اَكْبَرُ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ * 2
âyetlerinin enâniyet-i insâniye ve tahavvülât-ı zerrat hakkındaki hakikata dair gelen âyâtın iki mühim sırrını iki maksat ile beyan eder.
Birinci maksat, enâniyet-i insâniyenin muammâ-yı acibesini hallederek silsile-i diyânet ile silsile-i felsefenin menşelerini gayet parlak bir tarzda gösterir.

âyetlerinin meâlindeki yüzer âyâtın haşir ve bekà-i ruha ve melâikeye dair üç mühim hakikatını tefsir eder. Bekà-i ruhu o kadar güzel ispat eder ki, cesedin vücudu gibi, ruhun bekasını gösterir. Ve melâikenin vücutlarını görmediğimiz Amerika insanlarının vücutları gibi ispat eder. Ve haşir ve kıyâmetin vücud ve tahakkuklarını o kadar mantıkî ve aklî bir surette ispat eder ki, hiçbir feylesof, hiçbir münkir itiraza mecal bulamaz. Teslim olmazsa da mülzem olur. Hususan âhirindeki "Remizli Nüktenin Sırrı" namiyle haşr-i ekberin esbâb-ı mucibesini ve hikmetlerini öyle bir tarzda beyan eder ki, tılsım-ı kâinatın üç muammasından bir muammasını gayet parlak bir surette halleder.Haşiye OTUZUNCU SÖZ: .... 724 قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَا * وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَا 1* عَالِمِ الْغَيْبِ لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلاَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلاَ اَكْبَرُ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ * 2 âyetlerinin enâniyet-i insâniye ve tahavvülât-ı zerrat hakkındaki hakikata dair gelen âyâtın iki mühim sırrını iki maksat ile beyan eder. Birinci maksat, enâniyet-i insâniyenin muammâ-yı acibesini hallederek silsile-i diyânet ile silsile-i felsefenin menşelerini gayet parlak bir tarzda gösterir.