Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Yirmi Yedinci Mektubun Lâhikasından Alınmış Mühim Parçalar, 56. sayfadasınız.

Hem hâdisât-ı bereketin aynı zamanında, Risaletü'n-Nur'un bir kerameti olarak, bir şakirdinin binler lira kıymetinde hanesinin, ona pek yakın dehşetli bir yangından fevkalme'mul bir surette Risaletü'n-Nur'un bereketiyle kurtulması ve Risaletü'n-Nur'un tercümanına âhiret cihetinde çok alâkadarlık gösteren bir hanım, o dehşetli yangında hanesinin üçüncü katında bulunan elmas ve mücevherat ve altınlarını kurtarmak için koşup çıktığı vakit, ateş her tarafını sarmış, elmas ve mücevheratını kurtaramadığı gibi, kendi nefsini de bütün bütün tehlike-i kat'iyede gördüğü vakitte, Risaletü'n-Nur tercümanı, o ateşten talebesinin hanesini kurtarmasına şiddetli dua ederken, o biçare hanım hatırına gelmiş; "Acaba o yangında o âhiret hemşirem bulunmasın?" diye ona da Risaletü'n-Nur'u şefaatçi edip dua etmiş. "Yâ Rabbi, ona merhamet eyle" niyaz etmiş. Aynı zamanda, o hanım pencereyi kırmış, kendini iki kat yükseklikten avluya atmış, fevkalâde bir surette ne incinmiş, ne de bir yeri kırılmış. Hem, bakır ve demiri eriten o dehşetli ve şiddetli yangından, bütün konak yandıktan sonra bütün mücevheratını ve altınını, hiçbiri zayi olmayarak bir un onu muhafaza etmiş, bulmuş, almış. Risaletü'n-Nur'un bereketinden, hem canını, hem malını kurtarmış. Hem mezkûr hâdisâtın aynı zamanında vuku bulması münasebetiyle, Risaletü'n-Nur'un kerametkârâne iki tokadını yiyen, aynı anda, vazifece ehemmiyetli iki mütecaviz ve muacciz iki adamın tecavüz ve tâciz anında birisinin kafasına, diğerinin ciğerine vurması,Haşiye bizde hiçbir şüphe bırakmadı ki, hizmet-i Kur'âniyedeki inâyet-i Rabbaniyenin bir hıfz ve himâyet sillesidir. "Artık durunuz, yeter! Tokata müstehak oldunuz" diye mânen söylemesidir.
 Risaletü'n-Nur Şâkirdlerinden
 Emin ve Feyzi
ba

Hem hâdisât-ı bereketin aynı zamanında, Risaletü'n-Nur'un bir kerameti olarak, bir şakirdinin binler lira kıymetinde hanesinin, ona pek yakın dehşetli bir yangından fevkalme'mul bir surette Risaletü'n-Nur'un bereketiyle kurtulması ve Risaletü'n-Nur'un tercümanına âhiret cihetinde çok alâkadarlık gösteren bir hanım, o dehşetli yangında hanesinin üçüncü katında bulunan elmas ve mücevherat ve altınlarını kurtarmak için koşup çıktığı vakit, ateş her tarafını sarmış, elmas ve mücevheratını kurtaramadığı gibi, kendi nefsini de bütün bütün tehlike-i kat'iyede gördüğü vakitte, Risaletü'n-Nur tercümanı, o ateşten talebesinin hanesini kurtarmasına şiddetli dua ederken, o biçare hanım hatırına gelmiş; "Acaba o yangında o âhiret hemşirem bulunmasın?" diye ona da Risaletü'n-Nur'u şefaatçi edip dua etmiş. "Yâ Rabbi, ona merhamet eyle" niyaz etmiş. Aynı zamanda, o hanım pencereyi kırmış, kendini iki kat yükseklikten avluya atmış, fevkalâde bir surette ne incinmiş, ne de bir yeri kırılmış. Hem, bakır ve demiri eriten o dehşetli ve şiddetli yangından, bütün konak yandıktan sonra bütün mücevheratını ve altınını, hiçbiri zayi olmayarak bir un onu muhafaza etmiş, bulmuş, almış. Risaletü'n-Nur'un bereketinden, hem canını, hem malını kurtarmış. Hem mezkûr hâdisâtın aynı zamanında vuku bulması münasebetiyle, Risaletü'n-Nur'un kerametkârâne iki tokadını yiyen, aynı anda, vazifece ehemmiyetli iki mütecaviz ve muacciz iki adamın tecavüz ve tâciz anında birisinin kafasına, diğerinin ciğerine vurması,Haşiye bizde hiçbir şüphe bırakmadı ki, hizmet-i Kur'âniyedeki inâyet-i Rabbaniyenin bir hıfz ve himâyet sillesidir. "Artık durunuz, yeter! Tokata müstehak oldunuz" diye mânen söylemesidir.  Risaletü'n-Nur Şâkirdlerinden  Emin ve Feyzi ba