Mesnevi-i Nuriye

Mesnevi-i Nuriye, Fihrist, 345. sayfadasınız.

Birinci basamağında, semâdaki sükûnet ve sükûta ve intizama işaretle der ki;
"Semâ ehli, arz ehli gibi hayırların ve serlerin karışmasından ve zıtların içtimamdan meydana gelen münakaşa ve ihtilâfat ve tezebzüb içinde değillerdir. Belki onlar, kendilerine Halikları tarafından emredilen şeyleri kemâl-i itaatla yapan muti'lerdir."
Şeytanların recmedilmelerini beyan ve ispattan sonra başka bir "İ'lem"de (Üstadımız) Kur'ân'dan istifade ettiği dört tariki dört hatve ile gayet veciz bir tarzda izah eder. Risale-i Nur'un Sözler kısmında mufassal izahı bulunan bu "İ'lem" çok mühimdir.
Diğer bir "İ'lem"inde, ubudiyetin mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, netice-i nimet-i sabıka olduğunu beyandan sonra çok hakikatli ve geniş mânâdaki "İ'lem"lere geçerek, Nurun İlk Kapısı'nda ve Küçük Sözler'de bir derece mealleri bulunan hakikatlerin izahiyle bu kıymetdar ve mühim risale hitâma erer. Bu kıymettar risalenin münderecatından şems gibi nurlu kamer gibi parlak bir misali şudur: Kur'ân-ı Hakîm kâinattaki insana râci ve menfaatli olan eşyayı ihtar için zikrediyor. Yoksa Kur'ân-ı Hakîmin o beyanatı yalnız o faydasına inhisar etmiyor. Çünkü, insan kendisiyle alâkası olan ve faydası dokunan bir zerreye, kendisi ile alâkası olmayan bir şemsden ziyade ehemmiyet verir. Meselâ:
وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ 1 * لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ * 2
Yani, kamerin küre-i arz etrafında devrinin Cenâb-ı Hak tarafından takdir edilmesinin pek çok hikmetlerinden bir hikmeti de beşerin günlerini, aylarını, senelerini hesap etmesi, bilmesidir. Yoksa kamerin takdiri, bizce çok lüzumu bulunan bu faydasına inhisar etmez. Hâlik-ı Zülcelâl'in esmasına aynadarlık eden binler hikmetleri daha var.
Bu kıymettar risalenin âhirinde, altı katrede i'câz-ı Kur'ân'ı hülâsa eden küçük, fakat o nispette şümullü bir risale vardır.
Mu'cize-i Kübrâdan birkaç katreyi tazammun eden
ON DÖRDÜNCÜ REŞHA:.... 298
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselamın risaletinin hakkaniyetine bir delil de Kur'ân-ı Mucizü'1-Beyan'dır. Kur'ân-ı Hakîmin kırka yakın vech-i i'câzı, Lemeat ve İşârâtü'l-İ'câz tefsirinde beyan edildiğinden onlara havale ederek birinci katre nihayet bulur.
İkinci Katrede: Yirmi Beşinci Sözde zikredilen "Kur'ân Nedir?" diye olan tarifin kısa bir Arapçası vardır.
Üçüncü Katre; Altı Nokta'dır. Üçüncü Noktasında, nasıl ki insan muhtelif hâcât-ı cismâniyeye muhtelif vakitlerde muhtaçtır. Meselâ, havaya her an, harare

Birinci basamağında, semâdaki sükûnet ve sükûta ve intizama işaretle der ki; "Semâ ehli, arz ehli gibi hayırların ve serlerin karışmasından ve zıtların içtimamdan meydana gelen münakaşa ve ihtilâfat ve tezebzüb içinde değillerdir. Belki onlar, kendilerine Halikları tarafından emredilen şeyleri kemâl-i itaatla yapan muti'lerdir." Şeytanların recmedilmelerini beyan ve ispattan sonra başka bir "İ'lem"de (Üstadımız) Kur'ân'dan istifade ettiği dört tariki dört hatve ile gayet veciz bir tarzda izah eder. Risale-i Nur'un Sözler kısmında mufassal izahı bulunan bu "İ'lem" çok mühimdir. Diğer bir "İ'lem"inde, ubudiyetin mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, netice-i nimet-i sabıka olduğunu beyandan sonra çok hakikatli ve geniş mânâdaki "İ'lem"lere geçerek, Nurun İlk Kapısı'nda ve Küçük Sözler'de bir derece mealleri bulunan hakikatlerin izahiyle bu kıymetdar ve mühim risale hitâma erer. Bu kıymettar risalenin münderecatından şems gibi nurlu kamer gibi parlak bir misali şudur: Kur'ân-ı Hakîm kâinattaki insana râci ve menfaatli olan eşyayı ihtar için zikrediyor. Yoksa Kur'ân-ı Hakîmin o beyanatı yalnız o faydasına inhisar etmiyor. Çünkü, insan kendisiyle alâkası olan ve faydası dokunan bir zerreye, kendisi ile alâkası olmayan bir şemsden ziyade ehemmiyet verir. Meselâ: وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ 1 * لِتَعْلَمُوا عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ * 2 Yani, kamerin küre-i arz etrafında devrinin Cenâb-ı Hak tarafından takdir edilmesinin pek çok hikmetlerinden bir hikmeti de beşerin günlerini, aylarını, senelerini hesap etmesi, bilmesidir. Yoksa kamerin takdiri, bizce çok lüzumu bulunan bu faydasına inhisar etmez. Hâlik-ı Zülcelâl'in esmasına aynadarlık eden binler hikmetleri daha var. Bu kıymettar risalenin âhirinde, altı katrede i'câz-ı Kur'ân'ı hülâsa eden küçük, fakat o nispette şümullü bir risale vardır. Mu'cize-i Kübrâdan birkaç katreyi tazammun eden ON DÖRDÜNCÜ REŞHA:.... 298 Peygamber Aleyhissalâtü Vesselamın risaletinin hakkaniyetine bir delil de Kur'ân-ı Mucizü'1-Beyan'dır. Kur'ân-ı Hakîmin kırka yakın vech-i i'câzı, Lemeat ve İşârâtü'l-İ'câz tefsirinde beyan edildiğinden onlara havale ederek birinci katre nihayet bulur. İkinci Katrede: Yirmi Beşinci Sözde zikredilen "Kur'ân Nedir?" diye olan tarifin kısa bir Arapçası vardır. Üçüncü Katre; Altı Nokta'dır. Üçüncü Noktasında, nasıl ki insan muhtelif hâcât-ı cismâniyeye muhtelif vakitlerde muhtaçtır. Meselâ, havaya her an, harare