İşarat'ül İ'caz, 23-24. âyetin tefsiri, 244. sayfadasınız.

Üçüncü nevi hissî harikalardır ki, muaraza zamanlarında kendisinden talep edilen mu'cizelerdir. Taşın konuşması, ağacın yürümesi, ayın iki parçaya bölünmesi, parmaklarından su akması gibi. Tefsir-i Keşşâf'ın müellifi Zemahşerî'nin dediğine göre, o Hazretin bu nevi harikaları bine bâliğ olmuştur. Ve bir kısmı da mütevatir-i bilmânâdır. Hattâ Kur'ân'ı inkâr edenlerden bir kısmı, inşikak-ı kamer mânâsında tasarruf etmemişlerdir.
S - İnşikak-ı kamer bütün insanlarca kesb-i şöhret etmesi lâzım bir mu'cize iken âlemce o kadar şöhret bulmamıştır. Esbabı nedir?
C - Matla'ların ihtilâfı ve havanın bulutlu olmasının ihtimali ve o zamanda rasathanelerin bulunmaması ve vaktin uyku gibi gaflet zamanı olması ve inşikakın âni olması gibi esbabdan dolayı, herkesçe o vak'anın görünmesi ve malûm olması lâzım gelmez. Maahaza, Hicaz matla'ıyla matla'ları bir olan yerlerde, o gece yollarda bulunan kervan ve kafilelerden naklen, inşikakın vukua geldiği hakkında çok rivayetler vardır.
Üçüncü nevi mu'cizelerin reisi ve en büyüğü Kur'ân-ı Azimüşşandır ki, yedi vecihle mu'cize olduğuna mezkûr âyetle işaret edilmiştir.
Arkadaş! Şu meseleleri az çok fehmettin.Şimdi, bu âyetin mâkabliyle olan cihet-i irtibatına bakalım.
Evet, İbn-i Abbas'ın (r.a.) يَۤا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا 1 âyetindeki "ibadet"i, tevhidle tefsir ettiğine nazaran, evvelki âyet ispat-ı tevhid hakkındadır, bu âyet de ispat-ı nübüvvet hakkındadır. Nübüvvet-i Muhammediye (a.s.m.) ise, tevhidin en büyük bir delilidir. Demek ki bu iki âyet arasında cihet-i irtibat, aralarındaki dâlliyet ve medlûliyyet alâkasıdır. Yani biri delil, diğeri medlûldur.

Üçüncü nevi hissî harikalardır ki, muaraza zamanlarında kendisinden talep edilen mu'cizelerdir. Taşın konuşması, ağacın yürümesi, ayın iki parçaya bölünmesi, parmaklarından su akması gibi. Tefsir-i Keşşâf'ın müellifi Zemahşerî'nin dediğine göre, o Hazretin bu nevi harikaları bine bâliğ olmuştur. Ve bir kısmı da mütevatir-i bilmânâdır. Hattâ Kur'ân'ı inkâr edenlerden bir kısmı, inşikak-ı kamer mânâsında tasarruf etmemişlerdir. S - İnşikak-ı kamer bütün insanlarca kesb-i şöhret etmesi lâzım bir mu'cize iken âlemce o kadar şöhret bulmamıştır. Esbabı nedir? C - Matla'ların ihtilâfı ve havanın bulutlu olmasının ihtimali ve o zamanda rasathanelerin bulunmaması ve vaktin uyku gibi gaflet zamanı olması ve inşikakın âni olması gibi esbabdan dolayı, herkesçe o vak'anın görünmesi ve malûm olması lâzım gelmez. Maahaza, Hicaz matla'ıyla matla'ları bir olan yerlerde, o gece yollarda bulunan kervan ve kafilelerden naklen, inşikakın vukua geldiği hakkında çok rivayetler vardır. Üçüncü nevi mu'cizelerin reisi ve en büyüğü Kur'ân-ı Azimüşşandır ki, yedi vecihle mu'cize olduğuna mezkûr âyetle işaret edilmiştir. Arkadaş! Şu meseleleri az çok fehmettin.Şimdi, bu âyetin mâkabliyle olan cihet-i irtibatına bakalım. Evet, İbn-i Abbas'ın (r.a.) يَۤا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا 1 âyetindeki "ibadet"i, tevhidle tefsir ettiğine nazaran, evvelki âyet ispat-ı tevhid hakkındadır, bu âyet de ispat-ı nübüvvet hakkındadır. Nübüvvet-i Muhammediye (a.s.m.) ise, tevhidin en büyük bir delilidir. Demek ki bu iki âyet arasında cihet-i irtibat, aralarındaki dâlliyet ve medlûliyyet alâkasıdır. Yani biri delil, diğeri medlûldur.