Ve keza, yevm ve sene vesaire gibi her nevide, nev'î bir kıyamet-i mükerrere vardır.
Ve keza, beşerdeki istidat, kıyamete bir remizdir.
Ve keza, beşerin gayr-ı mütenahi meyil ve emelleri, kıyameti ister.
Ve keza, Sâni-i Hakîmin rahmet hazinesinin mahall-i sarfı, ancak kıyamet ve haşirdir.
Ve keza, sıdk ve emanetle maruf Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, sarahaten ilân ediyor.
Ve keza, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا1
وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ2 âyetleriyle ve bu âyetlerin emsaliyle haşrin vukuunu kat'iyetle ispat ediyor.
İşte, tam 10'a baliğ olan şahitler, saadet-i ebediyenin anahtarı olup, o cennetin kapılarını açarlar.
Birinci burhan: Evet, kâinat saadet-i ebediyeyi intaç etmese, akılları hayrette bırakan kâinatta görünen en bâriz, en mükemmel şu nizam, aldatıcı zayıf bir suretten ibaret kalır. Ve bütün mâneviyat ve alâkalar, rabıtalar ve nispetler hep hebâ olur. Öyleyse, o nizamın nizam olması, ancak ve ancak saadet-i ebediyeyi intaç etmekle olur. Yani, o nizamdaki mâneviyat ve nükteler, ancak âlem-i âhirette sümbüllenecektir. Yoksa, bütün mâneviyat söner, rabıtalar kesilir, nispetler darma dağınık olur, nizam da berhava olur. Halbuki o nizamda bulunan kuvvet, bütün kuvvetiyle o nizamın berhava edilmeyeceğini ilân ediyor.
İkinci burhan: Herbir nevide, herbir fertte hikmetlere, maslahatlara
Ve keza, yevm ve sene vesaire gibi her nevide, nev'î bir kıyamet-i mükerrere vardır.
Ve keza, beşerdeki istidat, kıyamete bir remizdir.
Ve keza, beşerin gayr-ı mütenahi meyil ve emelleri, kıyameti ister.
Ve keza, Sâni-i Hakîmin rahmet hazinesinin mahall-i sarfı, ancak kıyamet ve haşirdir.
Ve keza, sıdk ve emanetle maruf Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, sarahaten ilân ediyor.
Ve keza, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا1
وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ2 âyetleriyle ve bu âyetlerin emsaliyle haşrin vukuunu kat'iyetle ispat ediyor.
İşte, tam 10'a baliğ olan şahitler, saadet-i ebediyenin anahtarı olup, o cennetin kapılarını açarlar.
Birinci burhan: Evet, kâinat saadet-i ebediyeyi intaç etmese, akılları hayrette bırakan kâinatta görünen en bâriz, en mükemmel şu nizam, aldatıcı zayıf bir suretten ibaret kalır. Ve bütün mâneviyat ve alâkalar, rabıtalar ve nispetler hep hebâ olur. Öyleyse, o nizamın nizam olması, ancak ve ancak saadet-i ebediyeyi intaç etmekle olur. Yani, o nizamdaki mâneviyat ve nükteler, ancak âlem-i âhirette sümbüllenecektir. Yoksa, bütün mâneviyat söner, rabıtalar kesilir, nispetler darma dağınık olur, nizam da berhava olur. Halbuki o nizamda bulunan kuvvet, bütün kuvvetiyle o nizamın berhava edilmeyeceğini ilân ediyor.
İkinci burhan: Herbir nevide, herbir fertte hikmetlere, maslahatlara