Sözler

Sözler, Fihrist, 1063. sayfadasınız.

OTUZ ÜÇÜNCÜ SÖZ: ..... 890
سَنُرِيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى اْلاٰفَاقِ وَفِۤى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ اَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ اَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ * 1
Otuz üç âyetin birer hakikatlerini tefsir eden Otuz Üç Pencere'dir. Otuz üç risale olmaya lâyık iken gayet müsta'cel bir zamanda yazıldığı için, bir veya yarım sayfalık pencereleri birer risale kuvvetinde ve birer risaleyi tazammun eder mâhiyetinde olduğunu gösterir.Haşiye Fakat maatteessüf, baştaki pencereler gayet mücmel ve muhtasar kalmış, lâkin gittikçe inbisat ederek nısf-ı âhirdeki pencereler vazıh düşmüştür.
Birinci Pencere: .... 892
وَكَأَيِّنْ مِنْ دَۤابَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * 2
âyetinin bir hakikatını kuvvetli bir burhan-ı vahdâniyet olarak tefsir ediyor.
İkinci Pencere: .... 893
وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ اِنَّ فِى ذٰلِكَ لاٰيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ * 3
âyetinin, simâ-i insaniyedeki sikke-i Rububiyeti, gayet parlak bir burhan-ı vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Üçüncü Pencere: .... 893
فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْىِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا * 4

OTUZ ÜÇÜNCÜ SÖZ: ..... 890 سَنُرِيهِمْ اٰيَاتِنَا فِى اْلاٰفَاقِ وَفِۤى اَنْفُسِهِمْ حَتّٰى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُ الْحَقُّ اَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ اَنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ * 1 Otuz üç âyetin birer hakikatlerini tefsir eden Otuz Üç Pencere'dir. Otuz üç risale olmaya lâyık iken gayet müsta'cel bir zamanda yazıldığı için, bir veya yarım sayfalık pencereleri birer risale kuvvetinde ve birer risaleyi tazammun eder mâhiyetinde olduğunu gösterir.Haşiye Fakat maatteessüf, baştaki pencereler gayet mücmel ve muhtasar kalmış, lâkin gittikçe inbisat ederek nısf-ı âhirdeki pencereler vazıh düşmüştür. Birinci Pencere: .... 892 وَكَأَيِّنْ مِنْ دَۤابَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * 2 âyetinin bir hakikatını kuvvetli bir burhan-ı vahdâniyet olarak tefsir ediyor. İkinci Pencere: .... 893 وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ اِنَّ فِى ذٰلِكَ لاٰيَاتٍ لِلْعَالِمِينَ * 3 âyetinin, simâ-i insaniyedeki sikke-i Rububiyeti, gayet parlak bir burhan-ı vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor. Üçüncü Pencere: .... 893 فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْىِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا * 4