âyetinin bir hakikatını, küre-i arzın simasında dört yüz bin hayvânat ve nebâtat envaının çizgileriyle tezâhür eden sikke-i Rububiyeti gayet parlak bir burhan-ı vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Dördüncü Pencere: .... 894
اُدْعُونِىۤ اَسْتَجِبْ لَكُم 1* فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ * ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ * 2
âyetlerinin bir hakikatını, mevcudatta istidat lisanıyla ve ihtiyac-ı fıtri lisanıyla ve kavl ve hal lisanıyla ve bütün mahlukatın bütün dualarını kabul etmek ve cevap vermek noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
Beşinci Pencere: .... 894
اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ 3 * صُنْعَ اللهِ الَّذِۤى اَتْقَنَ كُلَّ شَىْءٍ * 4
âyetlerinin bir hakikatını, defaten ve âni sühûletle vücuda gelen masnuatta nihayet derecede hüsn-ü san'at ve kemâl-i rububiyet bulunmasıyla parlak bir delil-i vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
Altıncı Pencere: .... 895
اِنَّ فِى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِى تَجْرِى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَۤا اَنْزَلَ اللهُ مِنَ السَّمَۤاءِ مِنْ مَۤاءٍ فَاَحْيَا بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَۤاءِ وَاْلاَرْضِ
âyetinin bir hakikatını, küre-i arzın simasında dört yüz bin hayvânat ve nebâtat envaının çizgileriyle tezâhür eden sikke-i Rububiyeti gayet parlak bir burhan-ı vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Dördüncü Pencere: .... 894
اُدْعُونِىۤ اَسْتَجِبْ لَكُم 1* فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ * ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَسِيرٌ * 2
âyetlerinin bir hakikatını, mevcudatta istidat lisanıyla ve ihtiyac-ı fıtri lisanıyla ve kavl ve hal lisanıyla ve bütün mahlukatın bütün dualarını kabul etmek ve cevap vermek noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
Beşinci Pencere: .... 894
اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ 3 * صُنْعَ اللهِ الَّذِۤى اَتْقَنَ كُلَّ شَىْءٍ * 4
âyetlerinin bir hakikatını, defaten ve âni sühûletle vücuda gelen masnuatta nihayet derecede hüsn-ü san'at ve kemâl-i rububiyet bulunmasıyla parlak bir delil-i vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
Altıncı Pencere: .... 895
اِنَّ فِى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِى تَجْرِى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَۤا اَنْزَلَ اللهُ مِنَ السَّمَۤاءِ مِنْ مَۤاءٍ فَاَحْيَا بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَۤاءِ وَاْلاَرْضِ