Dokuzuncu Pencere:..... 899
اِنْ كُلُّ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرَضِ اِلاَّ اٰتِى الرَّحْمٰنِ عَبْدًا * 1
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * 2
âyetlerinin bir hakikatını, anâsır ve zîhayat ve nebatat ve insanların ayrı ayrı şekilde ettikleri ubûdiyet içinde gayet kat'i ve kuvvetli bir hüccet-i vahdâniyet olduğunu göstermek ile tefsir ediyor.
Onuncu Pencere: .... 900
وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَۤاءِ مَۤاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ 3 âyetinin gayet mühim ve büyük bir hakikatını, kâinatın mevcudatındaki birbirine teâvünü, tecâvübü ve tesanüdü noktasında gayet kuvvetli ve hiçbir cihetle sarsılmaz bir delil-i vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
On Birinci Pencere: .... 902
اَلاَ بِذِكْرِ اللهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ * 4
Hadsiz mevcudatı Vahide isnad etmekle kalb mutmain olduğu; yoksa hadsiz müşkilat içinde hadsiz bir ızdıraba mazhar olduğu cihetle kuvvetli bir delil-i vahdaniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
On İkinci Pencere: .... 903
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ اْلاَعْلٰى * اَلَّذِى خَلَقَ فَسَوّٰى * وَالَّذِى قَدَّرَ فَهَدٰى 5 âyetlerinin bir hakikatını, eşyanın âzâ ve cihâzatındaki eğri büğrü hudutların verdikleri meyveler noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Dokuzuncu Pencere:..... 899
اِنْ كُلُّ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرَضِ اِلاَّ اٰتِى الرَّحْمٰنِ عَبْدًا * 1
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * 2
âyetlerinin bir hakikatını, anâsır ve zîhayat ve nebatat ve insanların ayrı ayrı şekilde ettikleri ubûdiyet içinde gayet kat'i ve kuvvetli bir hüccet-i vahdâniyet olduğunu göstermek ile tefsir ediyor.
Onuncu Pencere: .... 900
وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَۤاءِ مَۤاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ 3 âyetinin gayet mühim ve büyük bir hakikatını, kâinatın mevcudatındaki birbirine teâvünü, tecâvübü ve tesanüdü noktasında gayet kuvvetli ve hiçbir cihetle sarsılmaz bir delil-i vahdâniyet göstermekle tefsir ediyor.
On Birinci Pencere: .... 902
اَلاَ بِذِكْرِ اللهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ * 4
Hadsiz mevcudatı Vahide isnad etmekle kalb mutmain olduğu; yoksa hadsiz müşkilat içinde hadsiz bir ızdıraba mazhar olduğu cihetle kuvvetli bir delil-i vahdaniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
On İkinci Pencere: .... 903
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ اْلاَعْلٰى * اَلَّذِى خَلَقَ فَسَوّٰى * وَالَّذِى قَدَّرَ فَهَدٰى 5 âyetlerinin bir hakikatını, eşyanın âzâ ve cihâzatındaki eğri büğrü hudutların verdikleri meyveler noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.