Sözler

Sözler, Fihrist, 1070. sayfadasınız.

âyetlerinin hakaikından geniş bir hakikatı mevcûdatın envâ-ı külliyesinden ziya, havâ, gibi anâsır-ı külliyenin zâhiren tesâdüfi zannedilen vaziyetlerindeki intizam-ı mahfi ve çiçekler ve meyveler ve kuşlar gibi envâın şekillerindeki hikem-i hafiyenin izharı cihetiyle gayet geniş ve parlak bir delil-i vahdâniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Birinci Pencere: ..... 916
وَالشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ 1 âyetinin bir hakikatını, şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat sâhibinin vücud ve vahdaniyetine güneş gibi parlak ve nûrani bir hüccet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi İkinci Pencere: ...... 918
اَلَمْ نَجْعَلِ اْلاَرْضَ مِهَادًا * وَالْجِبَالَ اَوْتَادًا * وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجًا * 2
فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا *
3
âyetlerinin hakaikından bir hakikatını; küre-i arzın vaziyet ve hareketinde ve yüzündeki mütemâdiyen kemal-i hikmet ve mizan ile yüzbinler ecnâs-ı nebâtat ve envâ-ı hayvânat ile şenlendirip, doldurup boşaltmak cihetiyle bir Vâcibü'l-Vücud'un vahdetine şehadet ettikleri suretinde küre-i arz kuvvetinde bir hüccet-i vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Üçüncü Pencere: .... 920
اَلَّذِى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ 4 âyetinin bir hakikatını; hayat, vahdaniyet-i İlâhiye burhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağı ve tecelliyât-ı samedaniye ayinelerinin

âyetlerinin hakaikından geniş bir hakikatı mevcûdatın envâ-ı külliyesinden ziya, havâ, mâ gibi anâsır-ı külliyenin zâhiren tesâdüfi zannedilen vaziyetlerindeki intizam-ı mahfi ve çiçekler ve meyveler ve kuşlar gibi envâın şekillerindeki hikem-i hafiyenin izharı cihetiyle gayet geniş ve parlak bir delil-i vahdâniyeti göstermekle tefsir ediyor. Yirmi Birinci Pencere: ..... 916 وَالشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ 1 âyetinin bir hakikatını, şu kâinatın lâmbası olan güneş, kâinat sâhibinin vücud ve vahdaniyetine güneş gibi parlak ve nûrani bir hüccet olduğunu göstermekle tefsir ediyor. Yirmi İkinci Pencere: ...... 918 اَلَمْ نَجْعَلِ اْلاَرْضَ مِهَادًا * وَالْجِبَالَ اَوْتَادًا * وَخَلَقْنَاكُمْ اَزْوَاجًا * 2 فَانْظُرْ اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْيِى اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا * 3 âyetlerinin hakaikından bir hakikatını; küre-i arzın vaziyet ve hareketinde ve yüzündeki mütemâdiyen kemal-i hikmet ve mizan ile yüzbinler ecnâs-ı nebâtat ve envâ-ı hayvânat ile şenlendirip, doldurup boşaltmak cihetiyle bir Vâcibü'l-Vücud'un vahdetine şehadet ettikleri suretinde küre-i arz kuvvetinde bir hüccet-i vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor. Yirmi Üçüncü Pencere: .... 920 اَلَّذِى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ 4 âyetinin bir hakikatını; hayat, vahdaniyet-i İlâhiye burhanlarının en kuvvetlisi ve en parlağı ve tecelliyât-ı samedaniye ayinelerinin