en câmii, en berrakı olduğu cihetinde Hayy-ı Kayyum'u esma ve şuûnatıyla bildirir bir hüccet-i katıa olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Dördüncü Pencere: .... 922
لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 1 âyetlerinin mevte dair bir hakikatını ve mevcûdat vücud ve hayatlarıyla Sâni-i Zülcelali gösterdikleri gibi, mevt ve zevalleriyle dahi kuvvetli bir surette baki bir Sâni-i Zülcelâlin vücuduna şehadet etmekle mevt dahi hayat gibi bir hüccet-i bahire-i vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Beşinci Pencere: .... 924
Umur-u nisbiye tâbir edilen, biri birisiz olmayan; veled validi, fevkıyet tahtiyeti iktiza ettiği gibi, kâinatın herbir mevcudatında bulunan mahlûkiyet, bir Halık'a; masnuiyyet bir Sâni'a, infial bir faile bizzarure delâlet ettiğinden bütün mevcudattaki bütün hikmetli masnuiyetler ve muntazam mahlukiyetler ve mizanlı fiiller, infiâller hadsiz bir surette bir Halık-ı Vahid'e şehadet etmekle beraber, herbir mevcut böyle umur-u nisbî adedince bir Vâcibü'l-Vücudun vahdaniyetine delalet ettiklerini beyan eder.
Yirmi Altıncı Pencere: .... 925
Kâinatın bütün mevcudâtı yüzünde tazelenen, gelip geçen cemaller, hüsünler, bir cemal-i sermedinin bir nevi gölgeleri olduğunu ve insanda tezahür eden kâinatın kalbindeki ciddi bir incizab-ı aşkı, bir ma'şuk-u Lâyezâliyi gösterdiğini ve kâinatın
en câmii, en berrakı olduğu cihetinde Hayy-ı Kayyum'u esma ve şuûnatıyla bildirir bir hüccet-i katıa olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Dördüncü Pencere: .... 922
لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 1 âyetlerinin mevte dair bir hakikatını ve mevcûdat vücud ve hayatlarıyla Sâni-i Zülcelali gösterdikleri gibi, mevt ve zevalleriyle dahi kuvvetli bir surette baki bir Sâni-i Zülcelâlin vücuduna şehadet etmekle mevt dahi hayat gibi bir hüccet-i bahire-i vahdâniyet olduğunu göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Beşinci Pencere: .... 924
Umur-u nisbiye tâbir edilen, biri birisiz olmayan; veled validi, fevkıyet tahtiyeti iktiza ettiği gibi, kâinatın herbir mevcudatında bulunan mahlûkiyet, bir Halık'a; masnuiyyet bir Sâni'a, infial bir faile bizzarure delâlet ettiğinden bütün mevcudattaki bütün hikmetli masnuiyetler ve muntazam mahlukiyetler ve mizanlı fiiller, infiâller hadsiz bir surette bir Halık-ı Vahid'e şehadet etmekle beraber, herbir mevcut böyle umur-u nisbî adedince bir Vâcibü'l-Vücudun vahdaniyetine delalet ettiklerini beyan eder.
Yirmi Altıncı Pencere: .... 925
Kâinatın bütün mevcudâtı yüzünde tazelenen, gelip geçen cemaller, hüsünler, bir cemal-i sermedinin bir nevi gölgeleri olduğunu ve insanda tezahür eden kâinatın kalbindeki ciddi bir incizab-ı aşkı, bir ma'şuk-u Lâyezâliyi gösterdiğini ve kâinatın