vaziyetlerindeki kâinatın silsilesi kuvvetinde bir hüccet-i vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Dokuzuncu Pencere: .... 930
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1 âyetinin bir hakikatını bahar mevsiminde garibâne bir seyâhat zamanında inkişaf eden şöyle bir nur-u tevhid ile yani; herşey, hususan çiçekler ve meyveler herbiri birer mektub-u Samedâninin birer mührü, belki herbir mektup hadsiz mühürleri olduğunu ve herbir mühür ile hadsiz mektubatı mühürlendirdiğini, her birşeyi bütün eşyayı kendi sahibinin mektubu ve mülkü olduğunu gösterdiği cihetle tefsir edip, gayet latif ve kuvvetli ve vazıh bir surette marifetullaha karşı pencereler açıyor.
Otuzuncu Pencere: .... 931
لَوْ كَانَ فِيهِمَۤا اٰلِهَةٌ اِلاَّ اللهُ لَفَسَدَتَا * 2
كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ * 3
âyetlerinin hakaikından imkân ve hudusa dair bir hakikatı ilm-i kelâmın cadde-i kübrâları içinde imkân ve hüdûs noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Otuz Birinci Pencere: ..... 935
لَقَدْ خَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِۤى اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ * 4
وَفِى اْلاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِنِينَ * وَفِۤى اَنْفُسِكُمْ اَفَلاَ تُبْصِرُونَ * 5
âyetlerinin, insanın mâhiyeti noktasında ve enfüsî cihetine bakan bir hakikatını,
vaziyetlerindeki kâinatın silsilesi kuvvetinde bir hüccet-i vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Yirmi Dokuzuncu Pencere: .... 930
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1 âyetinin bir hakikatını bahar mevsiminde garibâne bir seyâhat zamanında inkişaf eden şöyle bir nur-u tevhid ile yani; herşey, hususan çiçekler ve meyveler herbiri birer mektub-u Samedâninin birer mührü, belki herbir mektup hadsiz mühürleri olduğunu ve herbir mühür ile hadsiz mektubatı mühürlendirdiğini, her birşeyi bütün eşyayı kendi sahibinin mektubu ve mülkü olduğunu gösterdiği cihetle tefsir edip, gayet latif ve kuvvetli ve vazıh bir surette marifetullaha karşı pencereler açıyor.
Otuzuncu Pencere: .... 931
لَوْ كَانَ فِيهِمَۤا اٰلِهَةٌ اِلاَّ اللهُ لَفَسَدَتَا * 2
كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ * 3
âyetlerinin hakaikından imkân ve hudusa dair bir hakikatı ilm-i kelâmın cadde-i kübrâları içinde imkân ve hüdûs noktasında gayet kuvvetli bir burhan-ı vahdaniyeti göstermekle tefsir ediyor.
Otuz Birinci Pencere: ..... 935
لَقَدْ خَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِۤى اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ * 4
وَفِى اْلاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِنِينَ * وَفِۤى اَنْفُسِكُمْ اَفَلاَ تُبْصِرُونَ * 5
âyetlerinin, insanın mâhiyeti noktasında ve enfüsî cihetine bakan bir hakikatını,