YİRMİ ÜÇÜNCÜ LEM'A:.... 291
Otuz Birinci Mektup'un Yirmi Üçüncü Lem'a'sı olan "Tabiat Risalesi"dir. Tabiattan gelen fikr-i küfrîyi, dirilmeyecek bir surette öldüren ve küfrün temel taşını zîr ü zeber eden; ve çok çirkin ve müstekreh ve gayr-ı mâkul, mudıll efkârı, insaflı kafilelerden tardedip, çıkaran ve saadet-i ebediyenin o hakikatlı yollarını pek ehemmiyetli, çok şirin ve gayet zevkli bir surette açarak, delilleriyle, burhanlarıyla ispat eden ve müellifine ebedi rahmet okunmasına vesile olan, âlî, gayet kıymettar bir risaledir. Bu risale,
قَالَتْ رُسُلُهُمْ اَفِى اللهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ * 1
âyet-i kerimesinin bir tefsir-i vâzıhı olup, "Cenâb-ı Hak hakkında şek olamaz ve olmamalı" demekle, vücud ve vahdaniyet-i İlâhiyeyi bedahet derecesinde gösterir. Şu sırrı izahtan evvel, bir ihtar ile, bin üç yüz otuz sekiz senesinde ordu-yu İslâmın Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içine gayet müthiş bir zındıka fikri girmek üzere iken, o zındıka mefkûresinin başını dağıtmak gayesiyle Ankara'da Arapça olarak tabedilmiş olan bu risalenin, sonra aynen Türkçeye tercüme edildiğini hatırlatır.
Mukaddime:.... 292
İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden ve ehl-i imanın bilmeyerek istimal ettikleri kelimelerin en mühimlerinden üç tanesini beyan eder.
Birinci kelime: "Evcedethü'l-esbab" yani; esbab-ı âlem icad ediyor.
İkinci kelime: "Teşekkele binefsihi" yani; kendi kendine oluyor.
Üçüncü kelime: "İktezathü't-tabiat" yani; tabiat iktiza edip, yapıyor.
Bu üç dehşetli kelimelerin, lâakal doksan muhalâtı tazammun eden üçer muhalden dokuz muhal ile, açtıkları üç yolu tamamen kapayarak, dördüncü yol olan "Tarik-i Vahdaniyet" ile, bilcümle mevcudat, bir Kadîr-i Zülcelâl'in kudretiyle vücud bulduğunu, hakiki ve letâfetli temsilleriyle ispat eder.
Birinci Kelime:.... 293
"Evcedethü'l-esbab" Teşkil-i eşya, esbab-ı âlemin içtimaiyle vücud bulmasının pek çok muhalâtından üç tanesini zikreder.
Birincisi: "Herhangi bir zihayatın icadı Vâhid-i Ehad'e verilmeyip, esbaptan talep edilse, bir eczahane-i kübrada mevcut kavanozların içindeki maddelerin garip bir tesadüf eseri veya esen rüzgârların kavanozları çarpıp devirerek içindeki maddelerin akması ve bir yere toplanması" temsiliyle gösterilen vücud-u eşyayı esbaba vermek itikadının hadsiz muhaliyetini beyan eder.
İkinci muhal: Mevcudattan bir sineğin inşası Vâcibü'l-Vücuda verilmeyip esbab-ı âlem yapıyor denilse; kâinatın ekserisiyle alâkadar olan bu sineğin herbir zerresini; gözüne, kulağına, kalbine ve cesedine yerleştirmek için, erkân-ı âlemi ve anâsır ve tabayii, usta gibi, o sineğin hem zâhirinde hem bâtınında çalıştır
YİRMİ ÜÇÜNCÜ LEM'A:.... 291
Otuz Birinci Mektup'un Yirmi Üçüncü Lem'a'sı olan "Tabiat Risalesi"dir. Tabiattan gelen fikr-i küfrîyi, dirilmeyecek bir surette öldüren ve küfrün temel taşını zîr ü zeber eden; ve çok çirkin ve müstekreh ve gayr-ı mâkul, mudıll efkârı, insaflı kafilelerden tardedip, çıkaran ve saadet-i ebediyenin o hakikatlı yollarını pek ehemmiyetli, çok şirin ve gayet zevkli bir surette açarak, delilleriyle, burhanlarıyla ispat eden ve müellifine ebedi rahmet okunmasına vesile olan, âlî, gayet kıymettar bir risaledir. Bu risale,
قَالَتْ رُسُلُهُمْ اَفِى اللهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ * 1
âyet-i kerimesinin bir tefsir-i vâzıhı olup, "Cenâb-ı Hak hakkında şek olamaz ve olmamalı" demekle, vücud ve vahdaniyet-i İlâhiyeyi bedahet derecesinde gösterir. Şu sırrı izahtan evvel, bir ihtar ile, bin üç yüz otuz sekiz senesinde ordu-yu İslâmın Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içine gayet müthiş bir zındıka fikri girmek üzere iken, o zındıka mefkûresinin başını dağıtmak gayesiyle Ankara'da Arapça olarak tabedilmiş olan bu risalenin, sonra aynen Türkçeye tercüme edildiğini hatırlatır.
Mukaddime:.... 292
İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden ve ehl-i imanın bilmeyerek istimal ettikleri kelimelerin en mühimlerinden üç tanesini beyan eder.
Birinci kelime: "Evcedethü'l-esbab" yani; esbab-ı âlem icad ediyor.
İkinci kelime: "Teşekkele binefsihi" yani; kendi kendine oluyor.
Üçüncü kelime: "İktezathü't-tabiat" yani; tabiat iktiza edip, yapıyor.
Bu üç dehşetli kelimelerin, lâakal doksan muhalâtı tazammun eden üçer muhalden dokuz muhal ile, açtıkları üç yolu tamamen kapayarak, dördüncü yol olan "Tarik-i Vahdaniyet" ile, bilcümle mevcudat, bir Kadîr-i Zülcelâl'in kudretiyle vücud bulduğunu, hakiki ve letâfetli temsilleriyle ispat eder.
Birinci Kelime:.... 293
"Evcedethü'l-esbab" Teşkil-i eşya, esbab-ı âlemin içtimaiyle vücud bulmasının pek çok muhalâtından üç tanesini zikreder.
Birincisi: "Herhangi bir zihayatın icadı Vâhid-i Ehad'e verilmeyip, esbaptan talep edilse, bir eczahane-i kübrada mevcut kavanozların içindeki maddelerin garip bir tesadüf eseri veya esen rüzgârların kavanozları çarpıp devirerek içindeki maddelerin akması ve bir yere toplanması" temsiliyle gösterilen vücud-u eşyayı esbaba vermek itikadının hadsiz muhaliyetini beyan eder.
İkinci muhal: Mevcudattan bir sineğin inşası Vâcibü'l-Vücuda verilmeyip esbab-ı âlem yapıyor denilse; kâinatın ekserisiyle alâkadar olan bu sineğin herbir zerresini; gözüne, kulağına, kalbine ve cesedine yerleştirmek için, erkân-ı âlemi ve anâsır ve tabayii, usta gibi, o sineğin hem zâhirinde hem bâtınında çalıştır