Lem'alar

Lem'alar, Fihrist, 687. sayfadasınız.

mak lâzım geliyor. Bu muhal, sofestaileri dahi, eblehane meslekleri içinde utandırıyor.
Üçüncü muhal: "Bir vâhidin vahdeti varsa, herhalde bir elden sudur ettiği" kaidesiyle, şu mükemmel intizam ve şu hassas mizan ve şu câmi, hayata mazhar olan bir mevcut, eğer Vâhid-i Ehad'ın bir masnuu kabul edilmezse; câmid, câhil, kör, sağır, şuursuz, karmakarışık hadsiz esbabın karıştırıcı elleri arasında inşa edildiği ve nihayetsiz imkânat yolları içinde gayet mükemmel ve nihayet hassas ve câmi bir hayata malik olarak vücudu kabul edilse, yüzler muhali birden kabul etmek imkânsızlığını ve eşekleri dahi eşeklikleri içinde güldürecek derecede akıldan uzaklığını gösterir.
İkinci Kelime:.... 296
"Teşekkele Binefsihi" yani, kendi kendine teşekkül ediyor. Şu muhalin bâtıl olduğunu gösteren çok muhalâtlardan üç muhali, nümûne olarak zikrediyor.
Birincisi: Her mevcut, basit bir madde olmadığı gibi câmit ve tegayyürsüz dahi olmadığından ve hem de zerrelerden teşekkül ettirilmiş gayet acip bir makine ve gayet harika bir saray olmakla beraber, zâhiri ve batınî duygularla mücehhez bulunduğundan, kâinatla alâkası vardır. İşte, herbir mevcud Hâlık-ı Külli Şey'e isnat edilmeyip, "kendi kendine teşekkül ediyor" denilse, o vakit herbir mevcudun herbir zerresine, bir Eflâtun'a bedel binler Eflâtun kadar ilim ve şuur vermek gibi hurafecilik ve divaneliğin en büyüklerinin ortasına düştüğünü beyan edip ispat eder.
İkincisi: Herbir mevcut, bilhassa ferd-i insan, birbiri içinde yerleştirilmiş binler kubbeli bir saray ve herbir kubbesi binler zerratın başbaşa vermesiyle teşekkül etmiş acip nakışlı garip bir san'at-ı hârika olduğu halde, "Bu masnuat bir Sâni-i Vahidin eser-i san'atı değildir. Kendi kendine teşekkül ediyor" denilse, hadsiz ve hudut altına alınmayan zerrat-ı vücudiye adedince muhaller ortaya çıkar ki, bu mefkûre sahiplerini cehlin en müntehasında oturtarak, echeliyetle techil eder.
Üçüncü muhal: Sâni-i Zülcelâlin icadı olan herbir masnu, kalem-i kader-i Ezeli'nin bir mektubu olmazsa, "esbab-ı âlem icad ediyor" denilse, o vakit o esbab, evvela o masnûun bedenindeki hüceyrelerinden tut, binler mürekkebat adedince tabiat kalıpları, demir kalemleri ve harfleri ve hatta bu demir harfleri ve kalemleri ve kalıpları dökmek için birçok fabrikalar ve bu fabrikaların inşası için, keza fabrikaların vücudu lâzım gelir. Ve hâkeza bu teselsül gittikçe gidecek. Bu nâmütenâhi muhalatı intaç eden bu fikri kabul edenler, bu hakikattan yedikleri silleden ayılıp, bu fikirlerinden vazgeçmelidirler, der.
Üçüncü Kelime:.... 298
"İktezathü't-tabiat" yani; tabiat iktiza ediyor. Bu idlâl edici mudill fikrin pek çok muhalâtından üç muhalinin;
Birincisi: Şudur ki: Şems-i Ezeli'nin kalem-i kader ve kudreti olan âlimâne, basîrâne, hakîmâne san'at-ı icad, o Zât-ı Zülcelâle verilmezse hem kör, hem sağır, hem akılsız, hem düşüncesiz bir tabiata verilse; o tabiat, bu masnuatı yapmak için, ya herşeyden hadsiz mânevî makine ve matbaaları bulunduracak ve

mak lâzım geliyor. Bu muhal, sofestaileri dahi, eblehane meslekleri içinde utandırıyor. Üçüncü muhal: "Bir vâhidin vahdeti varsa, herhalde bir elden sudur ettiği" kaidesiyle, şu mükemmel intizam ve şu hassas mizan ve şu câmi, hayata mazhar olan bir mevcut, eğer Vâhid-i Ehad'ın bir masnuu kabul edilmezse; câmid, câhil, kör, sağır, şuursuz, karmakarışık hadsiz esbabın karıştırıcı elleri arasında inşa edildiği ve nihayetsiz imkânat yolları içinde gayet mükemmel ve nihayet hassas ve câmi bir hayata malik olarak vücudu kabul edilse, yüzler muhali birden kabul etmek imkânsızlığını ve eşekleri dahi eşeklikleri içinde güldürecek derecede akıldan uzaklığını gösterir. İkinci Kelime:.... 296 "Teşekkele Binefsihi" yani, kendi kendine teşekkül ediyor. Şu muhalin bâtıl olduğunu gösteren çok muhalâtlardan üç muhali, nümûne olarak zikrediyor. Birincisi: Her mevcut, basit bir madde olmadığı gibi câmit ve tegayyürsüz dahi olmadığından ve hem de zerrelerden teşekkül ettirilmiş gayet acip bir makine ve gayet harika bir saray olmakla beraber, zâhiri ve batınî duygularla mücehhez bulunduğundan, kâinatla alâkası vardır. İşte, herbir mevcud Hâlık-ı Külli Şey'e isnat edilmeyip, "kendi kendine teşekkül ediyor" denilse, o vakit herbir mevcudun herbir zerresine, bir Eflâtun'a bedel binler Eflâtun kadar ilim ve şuur vermek gibi hurafecilik ve divaneliğin en büyüklerinin ortasına düştüğünü beyan edip ispat eder. İkincisi: Herbir mevcut, bilhassa ferd-i insan, birbiri içinde yerleştirilmiş binler kubbeli bir saray ve herbir kubbesi binler zerratın başbaşa vermesiyle teşekkül etmiş acip nakışlı garip bir san'at-ı hârika olduğu halde, "Bu masnuat bir Sâni-i Vahidin eser-i san'atı değildir. Kendi kendine teşekkül ediyor" denilse, hadsiz ve hudut altına alınmayan zerrat-ı vücudiye adedince muhaller ortaya çıkar ki, bu mefkûre sahiplerini cehlin en müntehasında oturtarak, echeliyetle techil eder. Üçüncü muhal: Sâni-i Zülcelâlin icadı olan herbir masnu, kalem-i kader-i Ezeli'nin bir mektubu olmazsa, "esbab-ı âlem icad ediyor" denilse, o vakit o esbab, evvela o masnûun bedenindeki hüceyrelerinden tut, binler mürekkebat adedince tabiat kalıpları, demir kalemleri ve harfleri ve hatta bu demir harfleri ve kalemleri ve kalıpları dökmek için birçok fabrikalar ve bu fabrikaların inşası için, keza fabrikaların vücudu lâzım gelir. Ve hâkeza bu teselsül gittikçe gidecek. Bu nâmütenâhi muhalatı intaç eden bu fikri kabul edenler, bu hakikattan yedikleri silleden ayılıp, bu fikirlerinden vazgeçmelidirler, der. Üçüncü Kelime:.... 298 "İktezathü't-tabiat" yani; tabiat iktiza ediyor. Bu idlâl edici mudill fikrin pek çok muhalâtından üç muhalinin; Birincisi: Şudur ki: Şems-i Ezeli'nin kalem-i kader ve kudreti olan âlimâne, basîrâne, hakîmâne san'at-ı icad, o Zât-ı Zülcelâle verilmezse hem kör, hem sağır, hem akılsız, hem düşüncesiz bir tabiata verilse; o tabiat, bu masnuatı yapmak için, ya herşeyden hadsiz mânevî makine ve matbaaları bulunduracak ve