Lem'alar

Lem'alar, Fihrist, 700. sayfadasınız.

وَاْلاَرْضِ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ * 1
âyetinin hakikatı tecelli edip; o rikkatlı, hırkatli, dehşetli hâlattan kurtarıp; nazarı, âfâka, Âyât-ı kâinata baktırıp, misafir insanların eliyle yazılan sun'i bir mektubun silinmesi yerine, Nakkaş-ı Ezelinin herbir harfinde bir kitap yazılı, silinmez ve solmaz koca kâinat kitabını hediye etmesi ve okutturmasıyla izale edip, bilâhare de Medrese-i Horhor yerine Isparta'yı medrese ve müfarakat eden talebe ve dostlara bedel daha çok talebe ve dostlar vermesiyle, sırr-ı hikmetini ve rahmetini ve şefkatini gösteren bir Rabb-i Rahim'in dergâhına yakınlaşan ve o dergâhta makbul birer abd olan imanlı ihtiyarların dünyanın ehval-i muhavvifânesinden mükedder ve me'yus olmamalarını; o kudsi imanı ve müsellem İslâmiyeti ihsan eden bir Muhsin-i Kerim'e nihayetsiz hamd ve şükürle lisanımızın zevkini ve ubudiyet ve itaatle ruhumuzun şevkini tavsiye eden kıymettar bir ricadır.
Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsia
Hafız Mustafa
On Dördüncü Rica:.... 397
Ehl-i dünya, Üstadımızı her şeyden tecrid edip, beş çeşit gurbet içinde bulunduğu bir vakitte, gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şiddetli bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakrın kendisinde hükmettiğini görüp, me'yusane olarak başını eğdiği zaman,
2 حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ âyet-i hasbiyesi imdadına yetişerek, "Beni dikkatle oku" demesi üzerine günde beş yüz defa okuduğunu ve okudukça bu âyetin çok kıymetli nurlarından dokuz Mertebe-i Hasbiye'nin yalnız ilmelyakîn ile değil, aynelyakîn inkişaf ettiğini...
Birinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye: Ondaki aşk-ı beka, mutlak kemâl sahibi Zât-ı Zülcelâl ve Zülcemâlin bir isminin, bir cilvesinin mahiyetindeki bir gölgesine yapıştığı anda, حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ âyeti gelerek perdeyi kaldırdığını ve kendisindeki beka lezzetinin ve saadetinin daha mükemmel bir tarzda Bâkî-i Zülkemâlin bekasında ve Ona olan tasdik ve imanda bulunduğunu hissetmiş ve hakkalyakîn zevk aldığını ifade etmiştir.
İkinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye: Üstadımız, ihtiyarlık, gurbet ve kimsesizlik ve tecrid içinde bulunduğu ve ehl-i dünya desiseleriyle ve casuslarıyla ona hücum ettikleri zaman, "Eli bağlı, zayıf ve hasta bir tek adama ordular taarruz ediyor. Benim için bir nokta-i istinad yok mu?" diye kalbine hitap edip

وَاْلاَرْضِ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ * 1 âyetinin hakikatı tecelli edip; o rikkatlı, hırkatli, dehşetli hâlattan kurtarıp; nazarı, âfâka, Âyât-ı kâinata baktırıp, misafir insanların eliyle yazılan sun'i bir mektubun silinmesi yerine, Nakkaş-ı Ezelinin herbir harfinde bir kitap yazılı, silinmez ve solmaz koca kâinat kitabını hediye etmesi ve okutturmasıyla izale edip, bilâhare de Medrese-i Horhor yerine Isparta'yı medrese ve müfarakat eden talebe ve dostlara bedel daha çok talebe ve dostlar vermesiyle, sırr-ı hikmetini ve rahmetini ve şefkatini gösteren bir Rabb-i Rahim'in dergâhına yakınlaşan ve o dergâhta makbul birer abd olan imanlı ihtiyarların dünyanın ehval-i muhavvifânesinden mükedder ve me'yus olmamalarını; o kudsi imanı ve müsellem İslâmiyeti ihsan eden bir Muhsin-i Kerim'e nihayetsiz hamd ve şükürle lisanımızın zevkini ve ubudiyet ve itaatle ruhumuzun şevkini tavsiye eden kıymettar bir ricadır. Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsia Hafız Mustafa On Dördüncü Rica:.... 397 Ehl-i dünya, Üstadımızı her şeyden tecrid edip, beş çeşit gurbet içinde bulunduğu bir vakitte, gayet kuvvetli bir aşk-ı beka ve şiddetli bir muhabbet-i vücud ve büyük bir iştiyak-ı hayat ve hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakrın kendisinde hükmettiğini görüp, me'yusane olarak başını eğdiği zaman, 2 حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ âyet-i hasbiyesi imdadına yetişerek, "Beni dikkatle oku" demesi üzerine günde beş yüz defa okuduğunu ve okudukça bu âyetin çok kıymetli nurlarından dokuz Mertebe-i Hasbiye'nin yalnız ilmelyakîn ile değil, aynelyakîn inkişaf ettiğini... Birinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye: Ondaki aşk-ı beka, mutlak kemâl sahibi Zât-ı Zülcelâl ve Zülcemâlin bir isminin, bir cilvesinin mahiyetindeki bir gölgesine yapıştığı anda, حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ âyeti gelerek perdeyi kaldırdığını ve kendisindeki beka lezzetinin ve saadetinin daha mükemmel bir tarzda Bâkî-i Zülkemâlin bekasında ve Ona olan tasdik ve imanda bulunduğunu hissetmiş ve hakkalyakîn zevk aldığını ifade etmiştir. İkinci Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye: Üstadımız, ihtiyarlık, gurbet ve kimsesizlik ve tecrid içinde bulunduğu ve ehl-i dünya desiseleriyle ve casuslarıyla ona hücum ettikleri zaman, "Eli bağlı, zayıf ve hasta bir tek adama ordular taarruz ediyor. Benim için bir nokta-i istinad yok mu?" diye kalbine hitap edip