Birinci emâre: فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِي جَلَّ قَدْرُهُ cifir ve ebcedi hesabıyla bin üç yüz elli üç senesi ki, Risale-i Nur şakirtlerinin en sıkıntılı bir zamanına ve o zamanda "Sekine" tâbir edilen İsm-i Âzamı, yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimi vird eden Risale-i Nur müellifinin isimlerine tevafuk sırrıyla parmak basması, o zamanda İsm-i Âzamı hâmil Risale-i Nur Müellifinin hususiyetini ve selâmetle kurtulacaklarını tebşir etmekle işaret ettiğini Lillahilhamd, selâmet ile kurtulmaları, keramet-i Aleviyyeyi tasdik ettiğini...
İkinci emâre:
فَقَاتِلْ وَلاَ تَخْشَ وَحَارِبْ وَلاَ تَخَفْ fıkrasıyla, eski Harb-i Umumiye iştirak ile; yara, bereye ve nihayetsiz korkulara mâruz kalıp, nihayet Rusya'ya esir giden, hem dehşetli bir harb-i âhirzamanda mühim bir vazife ile mükellef edilip, yılandan daha zehirli akreplerin bulunduğu bir memlekete düşen ve gece gündüz yılanlarla harbeden Risale-i Nur müellifine
فَقَاتِلْ وَلاَ تَخْشَ وَحَارِبْ وَلاَ تَخَفْ ile iltifatını ve mânevî siyanet ve muhafaza ve imdadını haber veriyor.
Üçüncü emare: Üç güz mevsiminde medâr-ı teselli üç keramettir.
Birincisi: Gavs-ı Âzam Radiyallahu Anh.
يَا مُرِيدِى كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ لِلّٰهِ مُخْلِصًا تَعِيشُ سَعِيدًا tabiriyle on beş emâre-i kaviye ile;
İkinci güzde, aynı mevsimde, Hazret-i Ali Radiyallahu Anh,
وَيَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ tabiriyle kuvvetli delillerle...
Üçüncü güzde, فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِى ilââhir diye yine Hazret-i Ali radıyallahu anh kerametkârane Risale-i Nur müellifine bakıp; Sekiz, On Sekiz, Yirmi Sekizinci (Lem'alar olan) risalelerin kuvvetli ve i'câzlı telifleriyle havfe düşen ve teselliye muhtaç olan Risale-i Nur şakirtlerinin altı yedi defa لاَ تَخْشَ kelimeleriyle korkularını izale edip teşçi etmeleri, Kur'ân hizmetkârlarına bir ikram-ı İlahi olduğunu gösterir.
Hem وَ اَقْبِلْ وَلاَ تَهْرَبْ fıkrasının yine evvelki fıkralar gibi muhatabı Saidü'n-Nursî olduğundan, "Yâ Saidü'n-Nursî! Karşıla, kaçma!" deyip teşci ediyor.
Netice: Dokuz "hem hem"lerin gösterdiği dokuz hakikatın, Risale-i Nurda ve müellifinde bilfiil icrası ve bilmüşahede görünmesi hattâ düşmanlarının tasdikiyle de sabittir ki, Hazret-i Ali radiyallahu anhın Kaside-i Ercûze ve Celcelûtiyesindeki şiddetli alâkadarlığını murad ettiği bir Varis-i Nebi ve Mukavvi-i Din
Birinci emâre: فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِي جَلَّ قَدْرُهُ cifir ve ebcedi hesabıyla bin üç yüz elli üç senesi ki, Risale-i Nur şakirtlerinin en sıkıntılı bir zamanına ve o zamanda "Sekine" tâbir edilen İsm-i Âzamı, yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimi vird eden Risale-i Nur müellifinin isimlerine tevafuk sırrıyla parmak basması, o zamanda İsm-i Âzamı hâmil Risale-i Nur Müellifinin hususiyetini ve selâmetle kurtulacaklarını tebşir etmekle işaret ettiğini Lillahilhamd, selâmet ile kurtulmaları, keramet-i Aleviyyeyi tasdik ettiğini...
İkinci emâre:
فَقَاتِلْ وَلاَ تَخْشَ وَحَارِبْ وَلاَ تَخَفْ fıkrasıyla, eski Harb-i Umumiye iştirak ile; yara, bereye ve nihayetsiz korkulara mâruz kalıp, nihayet Rusya'ya esir giden, hem dehşetli bir harb-i âhirzamanda mühim bir vazife ile mükellef edilip, yılandan daha zehirli akreplerin bulunduğu bir memlekete düşen ve gece gündüz yılanlarla harbeden Risale-i Nur müellifine
فَقَاتِلْ وَلاَ تَخْشَ وَحَارِبْ وَلاَ تَخَفْ ile iltifatını ve mânevî siyanet ve muhafaza ve imdadını haber veriyor.
Üçüncü emare: Üç güz mevsiminde medâr-ı teselli üç keramettir.
Birincisi: Gavs-ı Âzam Radiyallahu Anh.
يَا مُرِيدِى كُنْ قَادِرِىَّ الْوَقْتِ لِلّٰهِ مُخْلِصًا تَعِيشُ سَعِيدًا tabiriyle on beş emâre-i kaviye ile;
İkinci güzde, aynı mevsimde, Hazret-i Ali Radiyallahu Anh,
وَيَا مُدْرِكًا لِذٰلِكَ الزَّمَانِ tabiriyle kuvvetli delillerle...
Üçüncü güzde, فَيَا حَامِلَ اْلاِسْمِ الَّذِى ilââhir diye yine Hazret-i Ali radıyallahu anh kerametkârane Risale-i Nur müellifine bakıp; Sekiz, On Sekiz, Yirmi Sekizinci (Lem'alar olan) risalelerin kuvvetli ve i'câzlı telifleriyle havfe düşen ve teselliye muhtaç olan Risale-i Nur şakirtlerinin altı yedi defa لاَ تَخْشَ kelimeleriyle korkularını izale edip teşçi etmeleri, Kur'ân hizmetkârlarına bir ikram-ı İlahi olduğunu gösterir.
Hem وَ اَقْبِلْ وَلاَ تَهْرَبْ fıkrasının yine evvelki fıkralar gibi muhatabı Saidü'n-Nursî olduğundan, "Yâ Saidü'n-Nursî! Karşıla, kaçma!" deyip teşci ediyor.
Netice: Dokuz "hem hem"lerin gösterdiği dokuz hakikatın, Risale-i Nurda ve müellifinde bilfiil icrası ve bilmüşahede görünmesi hattâ düşmanlarının tasdikiyle de sabittir ki, Hazret-i Ali radiyallahu anhın Kaside-i Ercûze ve Celcelûtiyesindeki şiddetli alâkadarlığını murad ettiği bir Varis-i Nebi ve Mukavvi-i Din